1 şubat. 2007
Diyarbakır"Pusuuuuu!"
Kuzgun bağırdıktan hemen sonra şiddetli bir patlama meydana geldi.
Kuzgun patlamanın şiddeti ile oldukça geriye savruldu. İki eliyle silahına sarıldı. Kulaklarında yoğun bir uğultu, gözlerinde buğulanmalar vardı.Vücudundaki yangını umursamamaya çalıştı sıkı sıkıya sarıldığı silahını kaldırdı.
Gözünü dürbüne dayadı ama hiçbir şey göremiyordu. Tek eliyle gözlerini ovuşturdu. Karşı mevziden açılan canlı ateşe karşılık vermeye başladı.
Önündeki ağacın dibine yatıp iri bedenini gelen mermilerden sakınmaya çalıştı.Telsizi mandalladı. "Tim ne durumdasınız" Mermiler önündeki ağacın gövdesine ardı ardına saplanıyordu.
Telsizden cevap gelmedi.
Kendi mevzi sinden atış yapanlar vardı farkındaydı.
"Kuzgun! Ne durumdasın?" Diye soruyordu Orhan Binbaşı.
Bulduğu ilk fırsatta telsizi madalladı.
"Komutanım! Ağır ateş altındayım!" Nefes nefese durumunu bildirmeye çalıştı. "Timden sağ kalan varmı? Görüşün varmı?" Diye sordu Orhan askerine.Ağır yaralanmıştı Binbaşı Orhan iyi değildi. En fazla birkaç dakikaya şehadet şerbetinden içecekti.
Timin çoğunluğu patlamaya çok yakın olduğu için savrulmuş ciddi zarar almıştı. En şanslı kişi Kuzgun olmuştu. Timle arasında az fark olmasına rağmen bombaya en uzak kişi Kuzgun olmuştu.Telsize tek cevap veren kişi Kuzgun'du.
"Bilmiyorum komutanım! Bizim mevziden ateş açanlar var! Ama ne durumdalar bilmiyorum!"
Yuttuğu toz sanki ciğerlerini tıkıyor nefes almasını engelliyordu."Sen ne durumdasın Kuzgun?"
Orhan kısık kısık konuşuyor bir yandan da karşı mevziye ateş ediyordu.Bedenine kısa bir göz gezdirdi Kuzgun. Kulakları zor duyuyor gözleri zor görüyordu. Bedeninin yarısı şimdiden kanlarla kaplanmıştı.
Telsizi mandalladı. "Yaram var-"
Ama iyiyim diyecekti. Olmadı sözünü kesen şey sağ göğsünün biraz yukarsına saplanan mermi oldu. "Kuzgun! Kuzgun! Cevap ver" Diye bağıran komutanına cevap veremedi.
Göğsünü parçalayan merminin girdiği yere attı elini hızla gücü yettiğince bastırdı. Kanamayı durdurmaya çalıştı. Boşa uğraşıyordu farkındaydı.Kendi mevzi sinden açılan ateş yavaş yavaş kesildi. "Kuzgun! Eğer beni duyabiliyorsan geri çekil evl-" Sözünü bitiremedi Binbaşı Orhan, elindeki tüfeğin üzerine düştü kafası.
"Kom- komutanım" Diyebildi zorla Kuzgun. Komutanından ses gelmedi.
"Tim! Ses verin!"
"Beni duyan varmı?"
Telsizden cevap gelmedi. Ardına saklandığı ağacın arkasından karşı mevziye kısa bir bakış attı.
Hızla ona doğru geliyorlardı.
Kendi mevzisine baktı. Hiçbir hareketlilik yoktu.Geri çekilmekten başla şansı yoktu.
Eğer bu hain sürüsü köye ulaşırsa ozaman sorun dahada büyürdü."Konuşan, Kartal timinden Kuzgun.
Bölgede pusuya düşürüldük! Terör örgütü hızla köylere iniş yapıyor!""Tekrar ediyorum terör örgütü hızla köylere iniyor. Acil desteğe ihtiyaç var."
Yattığı ağacın arkasından sürünerek aşağıya inmeye başladı hızla.
Dik yamaça geldiğinde temkinli bir şekilde kendini aşşağıya bıraktı.******
Sonunda köye ulaşmayı başarmıştı Kuzgun, Fırat nehri tam sağında deli gibi akıyordu. Hava buz gibiydi. Yerdeki kar buzlanma yapmıştı. Aşağı doğru inmeye devam edecekti ki; Fırat Nehri'nin yanında oturan küçük bir kız gördü. Kucağında bir defter, üzerinde açık mavi bir mont, elinde sıkı sıkıya tuttuğu bir kalemi vardı.