𝓐𝓼𝓲 𝓒̧𝓪𝓴ı𝓻 𝓢𝓸𝔂𝓴𝓪𝓷 {𝓸̈𝔃𝓮𝓵 𝓫𝓸̈𝓵𝓾̈𝓶}

83 4 3
                                    

Kuzgun özel bölüm bekleyenler lütfen bana kızmasın. 😁
Bu hafta üç bölümü aynı anda yazmaya başladım. İlk biten bölüm Asi Çakır Soykan özel bölüm oldu, bende elimde tutmak istemediğim için süpriz bölüm olarak atayım dedim.

[DİKKAT. Bu bölüm şiddet ve tetikleyici unsur içerir.]
Keyifli okumalar.  Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

𝙰𝚜𝚒 𝙲̧𝚊𝚔ı𝚛 𝚂𝚘𝚢𝚔𝚊𝚗

Hücremin soğuk zemininde yerde yatıyorum. Bu gün doğum günüm.
Bir yaş daha büyüyorum ama yaşıtlarım gibi heyecanlı değilim. Aksine korkuyorum. Çünkü her doğum günüm bir ızdıraptan oluşuyor.
Zaman algımı neredeyse kaybettim.
Bu günün doğum günüm olduğunu bile hücremin önünde bekleyen zebaniden öğrendim. Söylediğine göre dayı bana büyük bir süpriz hazırlıyormuş.
Süpriz diye adlandırdıkları şeyin yeni bir işkence olduğunu anlamayacak kadar ne küçüğüm nede aptalım.

Yeni işkencenin ne olacağına dair en ufak bir fikrim yok. En fazla ne yapabilir ki? diyorum kendi kendime daha ne yaşatabilir? Yine kedi yada köpek maması mı yedirecek yada köpek tasmasıyla mı bağlayacak beni.
Bunlara zaten alışmadım mı?
Aslında hayır. alışmadım. Sadece kendimi kandırarak güçlü durmaya çalışıyorum. Çünkü ne zaman O'ndan korktuğumu fark etse daha çok acı çektiriyor. Sırtımı hücremin rutubetli duvarına yaslayıp ayaklarımı karnıma çektim. Kollarımı bacaklarıma sardım.
Korku içimde gittikçe büyüdü.
Ama hayır zaten esirken birde korkuma esir olamazdım diymi?

Bir süre sonra karanlık koridorun sonundan o lânet olası büyük demir kapının açılma sesini duydum.
Vücudum korkumun etkisiyle titremeye başladı. "Sevgili yeğenim" Diyen sesini duydum. Titreyen çenemi sıktım. Omuzlarımı dikleştirdim ama kafamı yasladığım bacaklarımdan kaldırmadım. "Asicim..." Kafamı kaldırmadım. Mide bulandırıcı sesi ve adımları hücremin demir kapısına yaklaşıyordu. "Aaa doğum günü çocuğu mutsuz mu?" Sesini duymaktansa sağır olmayı tercih ederdim. Hücremin kapısı açıldı.
Tam on adımda yanımda olacaktı.

Bir adım.

İki adım. Kafamı kaldırmamakta ısrarcıydım.

Üçüncü adım. Kollarımı bedenime daha sıkı sarmaya çalıştım.

Dördüncü adım. "İyi ki doğdun Çakır"

Beşinci adım. "Bol işkenceli yıllar sana."

Altıncı adım. Çenemi o kadar sıktım ki bir anda bütün ağzımın içine kan yayıldı.

Yedinci adım. "Doğum gününü kutlamamı bile hak etmiyorsun."

Sekizinci adım. "Oysa ben, sana bir sürü hediye almıştım."

Dokuzuncu adım. "Bana bak!"

Kafamı kaldırmadım.

Onuncu ve son adım. Gözlerimi hafifçe araladığımda tam önümde olduğunu görebiliyordum. "Kaldır o sikik kafanı!"
Gelecek olanı bildiğim için kafamı bacaklarıma daha çok bastırdım.
Eğer kafamı kaldırırsam yüzüme tekme atacaktı. Bunu biliyor o yüzden kafamı kaldırmıyordum.
Sert bir tekme sağ omuzum ve kulağıma indi. Omuzum gelen darbenin sertliği ile sızlarken kulağımda bir yangın hissi ve çınlama oluştu.
Sol gözümden bir damla yaş dizlerime aktı. Ardından saçlarımdan kavrayıp kafamı geri yatırdı. Çekmenin etkisiyle kafam arkamdaki duvara vurdu.

Derin bir sızı bütün beynimi esir aldı.
Canımın acısına karşı yüzümü olabildiğince ifadesiz tutmaya çalıştım.
"Bana bak! Dediğimde bana bakacaksın. Anladın mı?" Yüzüme tükürür gibi konuşuyordu.
Kafasını iyice yüzüme eğdi. Yüzlerimiz arasında bir karıştan az bir mesafe kaldığında saçlarımdaki elinin çekişi fazlalaştı. "Ya bana itaat etmeyi öğrenirsin yada her gün her saniye gebermek için bana yalvarırsın."
Saçımdan tutarak kafamı duvara bir kez daha vurdu. Acı bütün beynimi uyuşturdu. Kaşlarımı çatarak gözlerinin içine baktım. "Sana hiçbir zaman itaat etmiycem. Şimdi ister beni öldür ister işkencelerine devam et. Zerre sikimde değilsin."

LİMON KOKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin