sᴇʟᴀᴍʟᴀʀ 👋
ʏᴇɴɪ ʙᴏ̈ʟᴜ̈ᴍ ɢᴇᴛɪʀᴅɪᴍ ʟɪᴍᴏɴʟᴜ ᴏᴋᴜʀʟᴀʀıᴍ. sᴀᴛıʀ ᴀʀᴀsı ʏᴏʀᴜᴍʟᴀʀᴅᴀ ʙᴜʟᴜşᴀʟıᴍ.𝔸𝕝𝕜𝕒𝕟 𝕊𝕠𝕪𝕜𝕒𝕟
"İyi düşün Alkan aklına hiç mi bir şey gelmiyor?" İhtiyarın sorusuyla parmaklarımı şakaklarıma bastırıp düşünmeye başladım.
Yoktu. Allah kahretsin aklıma şifreyle ilgili en ufak birşey bile gelmiyordu.
Toplantı saatlerdir devam ediyordu. Başak'ın abimin evinde bulduğu çelik sandığın bir şifresi vardı.Ama bu şifreyi nereden bulacaktık.
Annesinin doğum tarihi değildi.
Babamın doğum günü değildi.
İkisinden birinin ölüm yıl dönümü bile değildi. Bu kahrolası sikik şifreyi nereden ve nasıl bulacaktık.Daha önemlisi bu sandığın içinde bizi neler bekliyordu. "Asi'nin her şeyini anlattığı biri yada bir günlük gibi birşeyi var mıydı?" Diye soran Kaya'ya baktım. Dudaklarımı büküp, "bilmiyorum." Dedim.
"Abim... Bu güne dek belkide hiç kimseye kendisiyle ilgili bir bilgi vermemiş bile olabilir." Abim genelde kimseyle konuşmaz, konuşsa bile kendi hakkında hiçbir bilgi vermezdi.
Ahmet Albay ellerini birbirine bir defa vurdu ve ses çıkararak ilgiyi üzerine topladı. "Bu günlük bu kadar yeter. Evlerinize dağılın ve dinlenin. Aklına birşey gelen beni arayabilir."
Hep bir ağızdan, "emredersin komutanım" Dedik. Hepimiz evlere dağılmak için ayaklandığımızda Arkın cebinden hızla telefonunu çıkardı. Gülerek telefon ekranına bakması dikkatimi çekmişti. Bir kaç gündür telefon elinden düşmüyordu.
Hafif eğilip göz ucuyla telefona bakmayı denedim. Arkın baktığımı fark etmiş olacak ki bir elini ekrana yaslarken başını kaldırdı. "Bi'şey mi oldu komutanım?" Omuz silktim, "hayır da sen kimle konuşuyon lan kaç gündür."
Arkın'da omuz silkti. "Özel biri komutanım açıklayamam." Ağzına hayali bir fermuar çekti. "Sabır Allah'ım" Diye söylenerek oda dan çıktım. Ahmet Albay ve Başak fısır fısır birşey konuşuyordu.
Ayakkabılarımı giymeye üşendiğim için elime aldım. Çoraplarımla merdivenleri tırmanmaya başladığımda "Alkan ya amınakoyim sen salak mısın? Binada çorapla gezildiğini hangi kabileden gördün?" Diye haykıran Atahan'a omuzumun üzerinde bir öpücük yolladım.
Atahan'ı tanımayan biri onu çok temiz ve titiz zannedebilirdi. Ama bu koca bir yanılgıdan ibaretti. Atahan sadece hijyen takıntısı olan bir adamdı. Evin kapısını açıp içeri girdiğimde üzerimdeki ince kazağı çıkarıp gelişi güzel fırlattım.
Ardımdam gelen Ata üzerindeki kazağı çıkarıp kafama fırlattı. Omuzumun üzerinden Ata'ya sinirli bir bakış gönderip odama yöneldim. Rahatlamaya ihtiyacım vardı. Tek sorun bu stresi ve içimdeki yangını neyle söndürmem gerektiğini bilmiyor olmamdı.
Yatağın üzerine yüz üstü kendimi fırlattım. Gözlerimi kapatım. Uyumayı denedim. Olmadı. Yattığım yerde pantolonun kemerini çıkardım. Yastığa kafamı gömdüm. Gözlerimi tekrar kapattım. Biraz daha bekledim. Gene olmadı. Birşey eksik gibi hissediyordum. Ama neydi?
"Tabi ya pantolonumu çıkarmadım. Kesin o rahatsız etti." Homurdanarak yatağın üzerinde dizlerimin üzerine kalktım. Pantolonumun düğmesini ve fermuarını açıp aşağı indirdim.
Tekrardan yüz üstü yattığımda bacaklarımı kıpırdatarak pantolonu iyice aşağı indirdim. Bacaklarımı birazcık kaldırıp pantolonumu paçasından yakaladım çekip çikardım. Gelişi güzel fırlattım. Çoraplarımıda çıkarıp odamda ki kirli sepetine karanlıkta basket attım.