Vücutumda hissettiğim ağrıyla araladım gözlerimi. Uyumak istiyorum ama pek mümkün değil. Sanki bütün kemiklerim kırılıyor gibi ağrıyor. Yerimde haretlenmeye çalıştım ama canımın acısıyla kafamı tekrar yastığa gömdüm.
Televizyonun üzerindeki duvar saatine takıldı bakışlarım saat henüz
04.15'ti bu saatte kimseyi rahatsız edemezdim. Tam yanıma bırakılmış küçük bir sürahi ve bardak vardı.
Yavaş hareketlerle bardağa su doldurdum ve içtim.
Çektiğim ağrıdan bütün vücutum kasılıyordu.Çok geçmeden salonun aralık kapısından içeriye sütlaç girdi.
Salon kapısının sol tarafında büyük bir soba yanındada benim yattığım yer yatağı vardı. Sütlaç etrafa kısa bir bakış attı ardından yönünü bana çevirdi. Ağır adımlarla yanıma geldi kucağıma çıktı uzamış sakallarıma kafasını sürtmeye başladı.
"Sen sevilmek mi istiyorsun yanık Sütlaç." Dedim mırıltılar çıkartarak cevap verdi bence bu 'evet' demekti.
Üşümeye başlamıştım göz kapaklarım kapanıyor başım ağrıyordu.
Direnmedim uykunun sıcak kucağına kendimi bıraktım.
Sütlaç sakallarıma sürtünmeye devam etti.🎋🎋🎋
Zelal Aktan
Çalan alarm sesiyle gözlerimi açtım. saat 05.30'du gece annemlerle anlaşmıştık her iki saatte bir, bir kişi kalkıp Alkan'ı kontrol edicekti.
Gece ateşi çıkabilir yada ağrısı olabilirdi. Sıcak yatağımdan çıktım. Odamda ısıtıcı çalışıyordu ama koridor soğuk olurdu çünkü orayı ısıtabilecek hiç birşey yoktu.
Deli yattığım için içimde kaymış olan ince uzun kollumu düzeltim.
Üzerimdeki kalın koyu kahverengi boğazlı kazağıda çekiştirerek düzeltim. Uyumadan önce çıkartıp komidinin üzerine bıraktığım tokamı bileğime geçirdim ve odamdan çıktım. Odamdan çıktıktan sonra koridorun dönemeç kısmında büyük bir boy aynası vardı.
Boy aynasında kendimi görünce irkildim. kendinden kıvırcık ve kabarık saçlarım uyurken dahada kabarmış ve karışmıştı. Uykulu yüzüm balon gibi şişti. Bu şekilde Alkan'ın yanına gidersem ya korkudan kendi ölür yada beni öldürürdü. Yönümü tam karşımdaki banyoya çevirdim. Dağılan saçlarımı tepemde topuz yaptım yada yapmaya çalıştım diyelim çünkü özgür ruhlu saçlarım bir türlü tokaya gelmiyordu.
Ellerimi ve yüzümü soğuk suyla yıkayıp salona Alkan'ın yanına geçtim.Alkan ve Sütlaç birlikte uyuyordu.
Sütlaç, Alkan'ın göğüsüne yatmış kafasını ise Alkan'ın boynuna yaslamıştı.Yavaşça yaklaştım ikisine avuç içimi Alkan'ın alnına yasladım. Ateşi yükselmeye başlamıştı.
Mutfağa gittim ve Alkan için küçük bir sandiviç yaptım. Sandiviçi kenera koydum ve hızlıca çay demledim.
Alkan'a ve kendime iki koca bardak çay doldurduktan sonra salona Alkan'ın yanına geri döndüm.
"Alkan" Dedim sessizce.
"Efendim" Dedi belli belirsiz.
"Alkan ateşin yükselmiş. Hadi kalk sana ilaç vereyim" Dedim üzerinden Sütlaç'ı alırken.
"Tamam" Gözlerini yavaşça araladı. Hafifçe öksürdü ve yerinde birazcık dikleşti. Avuç içini bana doğru açtı ve beklemeye başladı neyi beklediğini anlayamadığım için birazcık gerildim.
Sağıma ve soluma kısa bir bakış attım ve aklıma ilk gelen şeyi yaptım.
Elimi Alkan'ın büyük avucuna koydum. Alkan'ın yüz ifadesi bozguna uğradı. Ev çok sıcak değildi ama sırtım terliyordu. Alkan'ın dudakları iki yana doğru kıvrıldığında elimi hızla çektim. Aynı hızla salondan çıkıp mutfak tarafına koştum.
Salak Zelal rezil ettin kendini.Mutfakta hızlıca düşündüm ve hiçbir şey olmamış gibi davranmaya karar verdim. Hazırladığım sandiviçi ve çayları küçük bir tepsiye koydum. Tam mutfaktan çıkarken şeker kasesini almadığımı hatırladım ve geri döndüm. Kaseyi almak için elimi uzattığımda mutfak camından evin ilerisinde bir kaç adamın etrafa baktığını fark ettim.
Görebildiğim kadarıyla üstlerinde şalvar ve krem rengi bol cepli yelekler vardı. Aklıma gelen şeyle kanım dondu. Evden oldukça uzaktaydılar ne konuştuklarını duyabilir nede yüzlerini görebilirdim.
Yavaş hareketlerle mutfağın ışığını kapattım tepsiyi alıp mutfaktan çıktım. Hiçbir şey olmamış gibi yapmaya çalışıyordum. Yüzüme derin bir gülümseme yerleştirip salondan içeriye girdim.