'... güvenin çok hoşuma gidiyor.'
'... güvenin çok hoşuma gidiyor.'
'... güvenin çok hoşuma gidiyor.'
Sürekli bu cümle aklıma geliyordu. Sanki bu anı hiç unutmak istemiyormuşum gibi. Ama bu an sadece bir yalandı. Bu an en büyük umudumun yıkılış zamanıydı.
"Bu sözü söylediğimde bile bana güvendin öyle değil mi Yeonjun? Hahaha. Belalı olduğumu söylemiştim. Beni korumaya çalışma. Bu sözlerimden sonra akıllandığını düşünüyorum."
Dediğim gibi. Tam bu an da yıkılmıştım. Üzgün bir şekilde sınıfa geçtim. Soobin resim çiziyordu. Derse girdiğimizde bile resim çiziyordu. O resime ben ise ona odaklanmıştım. Başını resime dayadığı için resimi görmek imkansızdı. Zil çaldığında ise resimi sıranın üzerine bırakıp çıkmıştı. Sınıfta benden başka kimse kalmamıştı. Resmi elime aldığım sırada gördüğüm ile şoka uğramıştım. Soobin okul grubuna atılan fotoğrafı karakalem olarak çizmişti. Çizim çok güzeldi ama anlamı için aynı şeyi söyleyemezdim. Soobin'in elinde bıçak ve yerde ölü olan bir adam. Neden bu görüntüyü herkes konuşuyor? NEDEN KİMSE UNUTMUYOR? Soobin kendini katil olduğuna iyice inandırmış. Ama ben bu inancı bozacaktım. Üzgünüm Soobin ama sen suçsuzsun.
"Benim eşyalarımın senin elinde ne işi var?"
Arkamdan seslenmişti. Sinirliydi. Hemen elimde ki resimi almıştı.
"Ben sadece merak etmiştim."
"Beni düşünmen, beni koruman, bana güvenmen çok sinirimi bozuyor! Eğer benimle olursan senin de hayatın paramparça olacak!!! UZAK DUR BENDEN! BEN BELALIYIM!!!"
Hayatın paramparça olacak dedi. Uzak dur dedi. Bana güvenme dedi. Ben bu sözlere karşı dayanıklı değildim.
"Senin de bana böyle davranman sinirimi bozuyor. Kendini katil olarak bilmen beni çok üzüyor anlıyor musun?!!"
"Ben bir katilim anla artık. Bir katilin yanında durmak isteyeceğini de sanmıyorum."
"Seninle olursam hayatımın paramparça olacağını söyledin. Tam olarak ne demek istedin? Katil olmadığını bunun sadece uydurma bir yalan olduğunu biliyorsun değil mi?"
"Bunların hepsinin yalan olduğunu söylersem bana inanır mısın?"
"Eee..."
O bir yabancıydı. Ona inanabilir miyim bilmiyorum. Bunların yalan olduğunu biliyorum ama Soobin beni her an kullanabilirdi.
"Ben de öyle düşünmüştüm."
Tam gidecekken arkasından seslenmiştim. Ve seslenmemle duraksamıştı.
"Tamam. Sana inanıyorum!"
"Boşversene. Zaten bunların bir yalan olduğunu söylemedim."
"Kendinin suçsuz olduğunu bildiğini biliyorum."
"Sonra tartışalım mı? Birkaç işim var."
Sınıftan çıkmıştı. Resmen kaçıyordu benden. Okul bittiğinde onu takip ettim. O evine gitmiyordu. Bir resim atölyesine girmişti. Bu atölye kendisinindi. İçeri girmeliydim. Ama pencereler kilitliydi. Kapıdan girmeye çalıştığımda kapı direk açılmıştı. İlk başta kilitlemiştir diye düşünmüştüm. Bu çocuk cidden çok aptal. Pencereleri kilitleyip neden kapıyı kilitlemez ki? Gizlice içeri girdim ve onu izledim. Duvarlarda kendisine ait fotoğraflar ve resimler asılıydı. Soobin ise yine resim çiziyordu. Onun ciddi ve odaklanmış yüzü onu fazlasıyla güzel gösteriyordu. Buranın her tarafı resmen boyayla kaplıydı. Buranın maddi miktarını bilemem ama manevi olarak burası çok hoştu. Çünkü o vardı ve onun olmasıda yeterliydi. Soobin eşyalarını toplayıp çıkmıştı. Ben de tam çıkacaktım ki bir sorun olduğunu fark ettim. Kapıyı kilitlemişti. Kapıya vurarak bağırmaya başlamıştım. Çünkü bilmediğim bir yerde yalnız kalmıştım. Burası yeterince korkunçtu.
"Heyyy! Soobin! Kilitli kaldım lütfen yardım et! Kimse yok mu!!! Yardım edin!"
...
Sürekli bağırıyordum ama duyan olmuyordu. En sonunda kapının arkasında ki köşeye oturmuştum. Başımı dizlerimin üzerine koyup ağlıyordum. ÇÜNKÜ BEN ÇOK KORKUYORDUM! Kapı açılma sesi gelmişti ama benim hareket edecek hiç halim yoktu.
"Yeonjun iyi misin?"
Elleri beni sarmalamıştı. O beni ilk defa düşünüyordu. Ama ben başımı kaldırıpta ona bakamıyordum.
"Tamam, sakin ol ben buradayım. Korkacak hiçbir şey yok."
Kafamı kaldırdığımda ayağa kalkıp bana elini uzattığını görmüştüm.
"Elimi tut ve buradan beraber çıkalım."
Bu sözler cidden ondan mı çıkıyordu? Elini tuttum ve beraber bu atölyeden çıkmıştık. Ağlamam kesilmişti. Şimdi ise hesap zamanıydı. Bu sefer kabul ediyorum ki her türlü Soobin haklıydı.
"Senin burada ne işin vardı?"
"Ne yaptığına bakmak istemiştim hepsi bu kadar."
"Benden uzak durmanı söylemiştim."
"Neden suçsuz olduğuna inanmıyorsun? Eğer inanırsan sana yardım edeceğim."
"Diyelim ki suçsuzum. Nasıl kanıtlayabilirsin ki?"
"Ya kanıtlarsam?"
"Sevgilim olursun."
Kontrol etmeden atıyorum bir hatam varsa kusura bakmayın.
Oy verip yorum yaparsanız çok sevinirim.
Yeonbin ile kalın hoşçakalın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the killa / yeonbin
Teen FictionSoobin katil değildi ama kendisini bu yalana çoktan inandırmıştı.