(15) FİNAL

10 1 0
                                    

'Teşekkür etmişti. Her şey için.'

"Gidelim mi artık. Birazdan hava soğuk olur."

Konuşamıyordum çünkü bu an beni büyülemişti. Soobin'e zar zor cevap verebilmiştim.

"Olur, gidelim."

Elimden tutarak beni arabaya götürdü. Bu sefer öne oturacaktım. Bir saniye. Bana hala telefonumu vermemişti.

"Telefonumu alabilir miyim?"

Elimi uzatmıştım. Kendi elini koymuştu.

"Telefon yerine beni alsan olmaz mı."

"Telefonum."

"Peki, al."

"Bu arada sen nasıl bu kadar yumuşak bir adam oldun?"

"Senden hoşlandım. O kadar. Sen benim her şeyimi değiştirdin. Peki, ben sana bir şey sorayım. Babanı özlemeyecek misin? Yani yaptıklarına üzülmüyor musun?"

"Bu beni üzebilir ama yıkamaz. Giden gitmiştir ve bitmiştir. Onu umursamıyorum."

"Kararlılığına hayran kaldım."

İlk defa arabada bir sessizlik yoktu ve bir şarkı çalmıyordu. Bizim sesimiz bir melodi olmaya yetiyordu. Zıt kutuplar birbirini çekermiş. Bu söz tam da bizim hikayemize göreydi. Babam ise bir hata yapmıştı bu yüzden onu umursamıyordum.

"Eve geldik. Yemeğimizi yiyelim sonra da istediğin bir şey varsa onu yaparız. Ya da eğer istersen seni ailemle tanıştırayım."

"Ailen beni hoş karşılar mı dersin? Nasıl olsa babam-"

Eli ile ağzımı kapatmıştı.

"Aksine ailem seni çok sever. Babanın kötü olması senin de kötü olacağın anlamına gelmiyor. Biraz kendine değer verebilir misin lütfen?"

"Sen de kendine değer vermiyordun. Katil olmadığın halde katilim diyordun. Bunu kabullenmem hiç kolay değil sen de beni anla."

"Kabullenmek zor ama artık olan oldu. Yaşandı ve bitti bu yüzden rahatlayabilirsin. Ayrıca ben senin her zaman yanındayım. Kendini hičir şey için üzme. Çünkü hiçbir şey buna değmez."

Bu çocuğu böyle tanımamıştım. Tanıştığımız zaman çok soğuk davranıyordu. Şimdi ise bana çok yakındı. Bir yandan o haklıydı. Aslında her bakımdan haklıydı. Eğer geçmişi tekrardan açacaklar geleceğimin ne anlamı var ki? Onu gerçekten çok seviyordum ve bu sevgimin önüne hiçbir şey geçemezdi. Kendime değer vermeli ve güvenmeliydim. Çünkü yanımda Soobin var ve o bana zarar gelmesine asla izin vermezdi. O, iki günlük tanıdığım çocuk değildi. O, beni anlayan en iyi kişiydi. Yaşadıklarımız da kaderlerimiz de aynıydı. Arabadan indik ve eve geçtik. Yemek yemiştik. Ve şimdi istediğim bir şeyi yapacaktık. Sanırım film izlemeyi seviyordum.

"Birlikte film izlemeye ne dersin? Bence harika olur."

"Sen nasıl dersen pırlantam."

Pırlantam demesi çok hoşuma gidiyordu. Ve bilirsiniz, bu kelime benim için çok anlam ifade ediyordu. Duygusal bir film seçmişti. Onun omuzuna kafamı koymuştum. O da kafasını benim kafamın üzerine koymuştu. Bu anı özel yapan film değil yanyana olmamızdı. Birlikte uyuya kalmıştık.

Umarım bu bir rüya değildir.
Eğer rüya ise hiç uyanmak istemiyorum.

Biraz kısa oldu kabul ediyorum.

Kontrol etmeden atıyorum hatam varsa kusura bakmayın.

Umarım ficimi beğenmişsinizdir.

Oy verip yorum yaparsanız çok sevinirim.

Beklemede kalın çünkü bir devir biterse yenisi gelir. 😉

Yeonbin ile kalmanız dileğiyle hoşçakalın. 😘

the killa / yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin