Gözlerini kırpıştırdı. Güneş ışığı tüm odayı aydınlatmış hatta bunaltıcı bir sıcaklıkla sarmalamıştı. Zorlukla gözlerini açıp yataktan doğrulurken besmele çekti. Etrafına bakınınca kalbi kaburgalarının arasında çırpınmaya başladı. Nerede olduğunu, saatin kaça vardığını yeni yeni algılıyordu.
Eğilip yatağın sağ yanındaki saate baktığında korkusu daha da artmıştı. Namaz vaktini geçirmekle kalmamış, neredeyse öğlene kadar uyumuştu, saat sekiz olmuştu! Besbelli dünkü maceraya dayanamadı vücudum diye düşündü. Hala da dinlenmiş hissetmiyordu ya olsun, evliliğinin ilk gününde yapılacak şey miydi bu. Evliliği...
Hızla ayağa kalktı. Cüneyd Efendi kızacak mıydı? Babası olsa bir tokat yemesi işten bile değildi şimdi. Ürperdi. Cüneyd kötü biri değildi ama ya daha önce olduğu gibi 'bir hal' geldiyse ne yapardı bilemiyordu Zeynep. Korkunun ecele faydası yok. dedi kendine. Ellerini önünde kavuşturup aldığı derin nefesin ardından seslendi. "Cüneyd Efendi?" Cevap yoktu. Sesi güçsüz mü çıkmıştı acaba? Kapıya adımlarken biraz daha gür bir sesle "Cüneyd... Efendi" dedi. Hala cevap yoktu. Merdivenlerin korkuluklarına tutunurken seslenmeye devam ettiyse de Cüneyd Efendi'nin evde olmadığını anlamıştı. Ofladı. Başına ne geleceğini düşünmek istemiyordu. Korkuyordu ama artık korkmaktan bile sıkılmıştı. Daha canıyla sınanışının üzerinden on iki saat bile geçmemişti üstelik. Aklına gelen kötü düşüncelerden sıyrılmak için çabucak inşirah okudu.
Acaba Cüneyd Efendi de kendisi gibi tüm gece uyuyamamış mıydı? Kabus gördüğünü biliyordu, temiz kıyafet ve bir bardak su bırakmıştı başucuna.
"Su akmıyor..."
Salona girdiğinde dün gece bıraktığı bardağa bakındı, katlanıp köşeye koyulan battaniyeyi ve yastığını görünce mutfağa bırakmıştır herhalde diye düşündü. Derli toplu bir insandı herhalde Cüneyd Efendi. 'Ne garip...' diye düşündü. Hiç tanımıyordu zevcini. Böyle özelliklerini zamanla öğrenecekti.
Annesi olsa kızardı şimdi Zeynep'e. "Ne zevci kızım, kocan falan değil o senin!" derdi. Zeynep ise böyle düşünmüyordu. Ne kadar bu evlilikten kaçmayı arzu ettiyse de nikahları kıyılmıştı neticede. Allah katında evliydiler artık, reddetmek ona doğru gelmiyordu. Okumak için neleri göze almıştı, olmamıştı. Dahasında ısrar etmek kadere karşı gelmek miydi? Tövbe haşa. Kaderine razı olması gerekiyordu belki de. Artık direksiyonu kırıp kaçabileceği bir yer de yoktu hem.
İçindeki sıkıntının dağılması için yeniden derin bir nefes aldı, battaniyeyi ve yastığı kucaklayıp yatak odasına yöneldi. Ortalığı toparlayıp üzerini değiştirecekti. Gece toz toprak içindeki kıyafetleriyle yatmıştı, nevresimleri de değiştirmesi icap ediyordu. Kahvaltı da hazırlayamamıştı bu sabah, bir şeyler atıştırıp akşama yemek yapması gerekiyordu. Artık böyle şeyleri düşünecek, bunları planlayacaktı. Ev işleri, temizlik, yemek...
Kapının tıklatıldığını duydu. Annesi mi gelmişti? İster istemez gülümsedi. İsyana hacet yoktu zira en azından annesi vardı, yanındaydı. Elindekileri kapının yanındaki tahta sandalyenin üzerine bırakıp hızla kapıyı açtı.
Kendisini süzen bir çift göz. Tedirginlikle başını eğdi. Üzerine doğru atılan bir adım. Hızla kenara çekildi. Acele kapatılan kapı. Adam resmen ışık hızıyla içeri sokmuştu kendisini. Başını kaldırıp gözlerine baktı. "Hoş geldin... Evde göremeyince... Tekkeye gittiniz zannettim" Sen mi demeliydi siz mi? Artık gözlerine bakması haram değildi. Her şey ne kadar da hızlı gelişmişti, bocalıyordu.
"Münasip mi böyle Zeynep?" Sözlerini cevapsız bırakarak konuşmuştu. Böyle örtünmeden kapı açılır mıydı, ya başkası görseydi? Kızı ürküttüğünü fark edince başını eğerek gözlerinin içine baktı. Ürkek ceylan... "Hoş buldum Zeynep Hanım." Hafifçe kıvrıldı dudakları. "Gelenimiz gidenimiz olur, Arif'i Bahadır'ı eksik olmaz. Bir daha kapıyı böyle açmayasın. Oldu mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Muhafız| CünZey
FanfictionKâinatta ne varsa hepsi vehim ve hayal, Yani aynalara vuran akisler veyahut gölgeler.