Refik

532 56 205
                                    

Önceki bölümümüzün ismi yoldu, Zeynep'in kendince yeni yollar çizmeye başlayışını okumuştuk. Bu bölümümüzde de yoldaşlığın nasıl adım adım başladığını okuyoruz. Detaylarle hikayeyi örmeyi seviyorum:) Keyifli okumalar<3 Yeni bölüm için 35 vote bekliyorum🤭

Saçına sardığı havluyu çıkartırken aynanın karşısına geçti. Sıcak su iyi gelmişti, tüm kasları gevşemiş gibi hissediyordu. Her ne kadar arındığını hissetse de içindeki sıkıntı geçmiyordu tabi.

Sesli bir nefes aldı. Sandalyeye oturdu, elindeki havluyu çok da önemsemeden bir kenara bırakıverdi. Nasıl olsa yine kendisi toplayacaktı. Bu düşünceyle buruk bir tebessüm etti.

Göğüs kafesinin ardından kalbinin ezildiğini hissediyordu. Ne kadar oyalanmaya uğraşsa da, beynindeki sesleri de kalbindeki sızıyı da dindirmeye muvaffak olamıyordu. On altı yıldır bir kez olsun yaşamadığı bir yıkımı yaşamıştı bugün, şaşkınlığını dahi atmak mümkün olmamıştı henüz.

Bir gün içinde yaşadığı olayların haddi hesabı yoktu. Aklı havsalası almıyordu oturup düşündüğü vakit.

Aynada baktığı gözlerden kaçırdı gözlerini. Sanki yanlış bir şey yaptığına ikna olmuştu, kendi gözlerine bakamıyordu. Gerçi hala tam olarak bu denli büyük hatanın ne olduğunu çözmüş değildi ama, olsun.

Gitmese daha fena değil miydi aslında? Şüphe çekmez miydi? Hem sanki kuyumcuya gittiklerini bilerek mi takılmıştı Cüneyd Efendi'nin peşine? Yine de annesinin sözleri çivi gibi çakılmıştı beynine, etkisi yadsınamazdı.

Düşüncelerinin birer urgan olup boğazını sıktığını hissettiğinde aklına gelen fikirle biraz olsun keyfi yerine geldi. Mira'nın getirdiği kitabı henüz okumamıştı, belki biraz olsun kafasını dağıtırdı onu okuyarak. Hem anlattığına göre güzel bir konusu da vardı, içini ferahlatmaya vesile olmasını umdu.

Ayaklandı. Sakladığı çekmeceden kitabı çıkarmak üzere adımladığında ıslak saçlarından damla damla düşen suyun omuzlarını ıslatmaya başladığını hissetti. Kitabı çıkarıp eline aldı, inceledi. İlk kez resimli bir kitabı olmuştu. Günah mıydı bilmiyordu ama okuma hevesine de engel olamıyordu.

Çok oyalanmıştı, saçları omuzlarını neredeyse sırılsıklam etmişti. Geriye, az önce oturduğu aynanın karşısına döndü. Elindeki kitabı aynanın önüne bıraktıktan sonra hemen yanındaki tarağı eline alıp saçlarını taramaya başladı.

Daha iki üç gün öncesine kadar annesi tarıyordu saçlarını, garip hissetmişti. Gerçi muhtemelen yaşıtlarının hiçbirinin annesi saçını bu yaşına kadar taramamıştı ama aralarındaki bağın temsillerinden biriydi sanki bu. Neyse, dedi kendine. Artık annesiyle aynı evde bile yaşamayan, evlenmiş bir kızdı sonuçta. Takılacağı nokta bu değildi.

Saçları neredeyse hiç kurumamıştı. Havaların serin olduğunun farkındaydı ama evin çok da sıcak olmadığını bu ana kadar pek de fark etmemişti. Gerçi Maraş'taki evleri de, buradaki evleri de sobalı olduğundan bu yeni evinde birçok şey yabancıydı ona. Kaloriferle ısınması gibi...

Saçlarını örmeye başladığında 'hasta olmasam bari' diye düşündü. Dolapları da karıştırmıştı ama bir türlü saç kurutma makinesini bulamamıştı. Gerçi, 'Cüneyd Efendi gelir de üstümü giyinemeden kalakalırım' diye düşünmekten pek detaylı bir arama da yapamamıştı. Alışveriş sırasında alındığını biliyordu ama evi kendisi değil de fanilerin hanımları yerleştirdiğinden bulamamış olacaktı. Artık evde dip köşe temizlik yaptığında öğrenirdi yerini.

Örgüsü bitip de saçlarının ucunu bağladığı esnada heyecandan yerinde duramayacak gibiydi Zeynep. Bir an önce kitabını okumaya başlamak istiyordu. Bir yandan da elindeki tek kitap olduğu için hemen bitirmek istemiyordu.

Muhafız| CünZeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin