Hayr

415 48 191
                                    

Daha fazla bekletmemek için okumadan yayınlıyorum bölümü, sürç-ü lisan ettiysek affola efendim. Bölümü yarıda kestim, ikinci yarısını da hızlı bir şekilde yayınlamaya çalışacağıma söz veriyorum... Keyifli okumalar<3

'Sabahın şerri akşamın hayrından evladır' diye diye sabrederek sabahı etmişti Zeynep. Kırılan cam parçalarının incittiğini sonradan fark ettiği ayağına yatak odasında komodininin üzerinde bulduğu merhemi sürmüş, ardından üstünü değiştirmiş, etrafı toparlamadan da rahat edip uyuyamayacağından birkaç saat de salonu temizlemekle uğraşıp yatağa yollanmıştı.  

Güneşin doğduğu vakitte uyanmak için aralık bıraktığı perdeden sızan ışıkların odasına varması gözlerini aralamasına sebep oldu, yalnızca iki üç saat uyumasından mütevellit olacak, müthiş bir baş ağrısıyla uyandı.

Gece vakti kendiliğinden dolup dolup boşalan gözlerinden olsa gerek, birbirine yapışmıştı kirpikleri. Elleriyle gözlerini ovuştururken Cüneyd'in gece gelip gelmediğini merak etti. Evde yalnız olmak güvensiz hissettiriyordu, hele ki macunun birdenbire salonda belirmesiyle evin anahtarının başkalarında da olduğunu anlamışken.

Kalbinde vesveseye ve korkuya mahal vermemeye gayret etti, zihnini dağıtmak için ayaklandı. Elini yüzünü yıkamak için banyoya yönelirken, Cüneyd evde değilse erkenden annesine gidip kitaplarını almayı planladı. Yapacak daha iyi bir işi yoktu nasıl olsa. Matematikle hemhal olmanın da ruh sağlığına iyi geleceğine emindi.

Ayağını yere bastığı anda hissettiği sızı, ufak bir serzenişe sebep olmuştu. Belli ki bu yara, tahmin ettiğinden de derindi.

Dişlerini sıkıp derin bir nefes aldıktan sonra, kararlı bir halde adımladı banyoya. Bunlarla yılacak değildi, öyle bir lüksü yoktu. Daha önemli işleri vardı. 

Mesela, Cüneyd'le aralarında olan bu meseli bir an önce çözmesi gerekiyordu. Ama ne yapması gerektiğini de bilmiyordu. Zira Cüneyd'i böylesine krize sokan şeyin tam olarak ne olduğunu da anlamamıştı, bundan sebep de henüz bir çözüm üretememişti. Bir 'izin alma' mevzusu olmadığını anlıyordu ama bu kadar güveninin kırılmasını tetikleyecek ne yapmıştı onu da bilemiyordu. Ne olursa olsun, her ne yaparak çözüm bulacaksa pek gecikmemesi gerektiğinin de bilincindeydi. 

Neticede, Cüneyd'le olan küslüğü yalnız kendi zararına olurdu. Daha ikinci günden böyle bir kavganın patlak verdiği duyulursa, ne babasının ne de dergah büyüklerinin elinden kurtulamazdı. Babasının kendisini vermeye kalktığı dedesi yaşındaki adamı duyduğundan beri, korkusu katlanarak artmıştı.

Banyoya varıp yüzünü yıkadıktan sonra eli suya değmişken abdestini de aldı, yeniden odasına döndü. Hafif hafif topallıyor olsa da dalgınlıktan fark etmemişti. Vakit geçmeden namazını kılıp bir şeyler atıştıracaktı. Hiçbir ses duyulmadığına göre Cüneyd gelmemişti, kahvaltısını tek başına yapacaktı. 

Aksayan adımlarla önüne vararak kapağını açtığı dolabın içinden çeyiziyle gelen hurçlardan birini seçti, içinden kenarlarını işlediği tülbentlerden birini seçti. Kuran kursuna gitmek haricinde evden çıkamadığı zamanlarda boş durmamak için uğraştığı meşgalelerden biriydi iğne oyası. 

Dışarı çıkmadığı müddetçe sıkı sıkı şal yapmaktan hoşlanmıyordu zira tek teli dahi gözükmesin diye uğraştığı saçlarına taktığı bone akşama kadar başını ağrıtıyordu. 

Saçlarını örter örtmez merdivenlere yönelirken aklında önce Cüneyd'in gelip gelmediğini kontrol etmek, sonra da kahvaltı ve namaz vardı. Tüm bunlardan sonra, ayakları geri geri de gitse annesine gitmeye mecburdu. Kitaplarına kavuşmak için can atıyordu lakin içinde büyüyen kırgınlıkla nasıl baş edeceğini bilmiyordu. Ya Sabır, Ya Selamet Zeynep.

Muhafız| CünZeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin