Gayz

831 61 366
                                    

Kısa fakat hızlı gelen yeni bölümle karşınızdayım. Bölümleri bölerken konu bütünlüğüne dikkat ettiğim için maalesef uzunluğu pek de elimde olmuyor. O yüzden kısa bölümleri olabildiğince peş peşe göndermeye çalışıyorum. Keyifli okumalar dilerim<3 Oylarınızı ve özellikle yorumlarınızı esirgemeyin lütfen. Bölümler hızlı geliyorsa sebebi yorumlarınızla beni motive etmenizdir<3

*

*

*

"Cüneyd, vallahi sandığın gibi değil. Bir dinle ne olur."

Sadi Hüdayi, daha bahçenin girişinden beri duymaya başladığı yeğeninin dışarıya kadar taşan sesiyle koştur koştur vardığı evin kapısındaydı. Şimdi de işittiği Zeynep'in sesiyle, oldukça büyük bir kavga edildiğini anlamıştı.

Kapıya vurmak üzereyken duraksadı. Karı koca kavgasına müdahil olmak münasip olmaz, yakışık almazdı. Zaten dinde de yeri yoktu. Fakat aynı zamanda çözülmesi icap eden bir mesel de vardı. Tereddütle durdu, memnuniyetsiz bir soluk verirken etrafına bakınmaya başladı. Ne yapacaktı?

***

Cüneyd, nefes nefese kalmış halde fakat bu sefer sessizce kızın üzerine bir adım attı. Zeynep ise bir adım geriye... Cüneyd, boylarını eşitlemek ister gibi kızın üzerine eğilmeye başladığında gidecek yeri kalmayan Zeynep geriye atmaya çalıştığı adımın koltuğa çarpmasıyla sendeledi. Kaçacak yeri kalmadığını anlamıştı.

"Konuş, Zeynep. Sana tek bir şans veriyorum, anlat."

Zeynep ne diyeceğini bilmiyordu. Üstün olduğuna inanılan zekası donup kalmıştı. Hiçbir şey üretemiyordu. Nasıl bir bahane bulmalıydı?

"Vallahi sandığın gibi değil Cüneyd Efen-" Cüneyd'in aniden çatılan kaşlarıyla az önceki uyarısını hatırladı. 'Efendi' dememesi gerekiyordu, unutmuştu. Korkuyla ne yapacağını beklemek üzere duraksasa da bir hareket görmeyince yarım bir nefes verdi, sözlerine devam etti.

"Suizan ediyorsun Cüneyd. Annemleydim, kiminle olayım?" Acaba bu şekilde konunun seyrini değiştirebilir miydi? Nafile bir çaba...

Cüneyd'in derdi kızın evden çıkması değildi ki. Hatta yüzüğünü çıkarmasını da bu kadar dert edecek bir insan değildi. Üzülürdü, kırılırdı, kafasına takardı belki ama böyle öfkelenmezdi. Dergahta onların evliliğini bilmeyen yoktu neticede. Yüzüğü unuttuğunu düşünürdü, yahut bunalıp takmadığını.

Ama her şey o kadar üst üste gelmişti ki, şimdi bu yüzüğün unutulduğu için değil, evliliklerini gizlemek için çıkarıldığına emindi. Zeynep'e bu kitap gökten zembille inmiş olamazdı hem bu macunu kim durduk yere getirecekti? Tüm bunların ucu tek bir yere dayanıyor olabilirdi...

Zaten daha evliliklerinin ilk günü kaçmamış mıydı Zeynep? O gün 'Geleceğini biliyordum.' dese de bilmiyordu Cüneyd. Sadece öyle arzu etmişti, bunun için dua etmişti de çok şükür Rabbi kabul etmişti. Belki de etmemiş, hayal kırıklığını geciktirmişti.

Zaten resmi nikahları yoktu, kaçmaya meyilli olduğunu bildiği karısı yeniden bir kaçışa kalksa nasıl engel olabilirdi, nasıl bulup getirebilirdi? Ayrıca, bulup getirir miydi? Gitmek isteyen mani olacak biri değildi ki o. Ama gitmek istemesi epey kalbini kırardı. Kırmıştı da.

Oysa kendisi gün boyu nasıl da hayalini kurmuştu akşam eve gelmenin, beraber yemek yemenin, kitap okumanın, sohbet etmenin. Gün içinde kaç kez kendini yüzüğüne bakarken bulmuştu, hatırlamıyordu bile. Bir yere ait olduğunu sanmıştı. Birinin ona ait, ona emanet olduğunu sanmıştı. Ne kadar da yanılmıştı.

Muhafız| CünZeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin