Sürpriiiiz! Bölümü yazınca bekletmeye dayanamadım, hemen yayınlıyorum. Oylarınız ve yorumlarınız benim için çok kıymetli, esirgemeyin lütfen. Keyifli okumalar<3
Karı koca hasretle muhabbet ederlerken çalan telefonla Sadi Hüdayi Efendi'nin aniden yüzünde beliren korku, Hasna'yı telaşlandırdı. Kocasının ağır çekimde telefonu kulağından indirmesini izlemeye daha fazla sabredemedi, elinden kaptı, aramayı bitirdi. "Sadi'm ne oldu?" diye haykırdı. Kocasının halinden epeyce korkmuştu.
"Bittik Hasna, bittik." diye fısıltıyla söylendi Sadi. Transa girmiş gibi bir hali vardı.
"Sadi'm korkutma ne olur. Söyle hele ne oldu? Birine mi bir şey olmuş?"
Sadi Hüdayi Efendi'nin karısına cevap vermesi epey uzun sürdü. Zira Hasna Hanım'ın cümlesi bitmeden aklı aniden başına gelmiş gibi ayağa fırlamıştı. Başına takkesini, üzerine cübbesini geçirene kadar tek bir söz çıkmadı ağzından. Arkasında telaşla koşuşturan karısını dahi görmüyor gibiydi. Ne zaman ki yatak odalarının kapısına vardı, o zaman bıçak açmayan ağzından bir iki kelime dökülüverdi.
"Bizi haber yapacaklarmış!"
***
Zeynep içinde bir burukluk varlığını gösterse da gururluydu. Bir şeyleri başaracak olduğuna güvenmenin gururuydu bu. Kendisi gibi onlarca kız vardı bu dergahta, hepsinin elinden tutmayı kafasına koymuştu. İnsanın bir ülküsü olunca yaşamaya da hevesi oluyordu.
Yani Zeynep; yalnızca kızları okutmak için değil, yaşamaya dair hevesine sahip çıkmak için de düşmüştü bu yola.
Suavi Dedesinin verdiği iki kitabı da annesine emanet etmişti. Onun saklayacak bir yer bulacağına inanıyordu. Gönül isterdi ki evine getirsin, karanlık çöker çökmez odasına çekilip karıştırsın kitaplarını. Fakat mümkün değildi bu. Eve gittiğinde Cüneyd Efendi'nin evde olma ihtimali vardı çünkü. Saklamaya vakit bulamadan yakalanıverirdi. O sebeple ertesi gün Cüneyd evden çıktıktan sonra annesinden almayı uygun bulmuştu.
Yine de Cüneyd'in, Cüneyd Efendi'nin evde olmaması için dua ediyordu. 'Neredeydin?' diye sorarsa yalan söylemek istemiyordu çünkü. E doğruyu da söyleyecek hali yoktu tabii...
Evinin kapısına vardığında çantasında anahtarını aramaya koyuldu. Evden alelacele çıkınca çantasının içine öylece atıvermişti anahtarı, şimdi bulup çıkaramıyordu.
Birkaç dakika harcadıktan sonra nihayet bulduğu anahtarı kilide yerleştirirken ayakkabılarını da çıkarmaya başladı. Besmeleyle içeri adımladı, kapıyı ardından kapattı, çantasını askıya astı.
Başını kaldırmadan evvel dikkatini bir şey çekti. Daha doğrusu bir ses. Salondan gelen tiz bir metalin ritmik vuruş sesleri...
Belli ki Cüneyd Efendi evdeydi. O halde neden ses vermemişti?
"Cüneyd?" diye seslendi paltosunu çıkarırken. Bir cevap gelmedi. Acaba 'Cüneyd' dememe kızdı da ondan sebep mi ses vermiyor?
"Cüneyd Efendi?" diye ikinci kez seslendi. Çıkardığı paltosunu askıya asana kadar geçen sürede yine cevap yoktu. Telaşlandı Zeynep. Evdeki başka biri miydi? Zira bir iki gündür gördüğü kadarıyla Cüneyd Efendi tahmin ettiğinden çok daha iyi biriydi. Hatta zaman zaman muzip, neşeli bir insandı. Ayrıca Zeynep zeki bir kızdı, genç adamın bir dostluk kurma çabasında olduğunun ayırdına da varmıştı geçen zamanla. Dolayısıyla böyle bir tavrı, bu sessizliği ona yakıştırmamıştı Zeynep.
İşte tüm bu düşüncelere bakıldığı zaman, Cüneyd Efendi'nin ses vermiyor olmasındansa içeridekinin başka birisi olma ihtimali kuvvetleniyordu. Gerçi kim olacaktı ki sanki. Başka bir şey olmalıydı bu işin içinde. Acaba Cüneyd Efendi yine kriz mi geçiriyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Muhafız| CünZey
FanfictionKâinatta ne varsa hepsi vehim ve hayal, Yani aynalara vuran akisler veyahut gölgeler.