bölüm 3

104 6 9
                                    


"Abi!" Dünkü yaşanan faciadan sonra soluğu yeniden evin kapısında almıştım. Tüm gece sokakta dönüp durmuştum fakat ne abim ne de annem bana mısın dememişti. "Abi n'olur aç şu kapıyı, konuşalım!"

Birkaç dakikanın ardından evin içinden gelen ayakkabı tıkırtılarıyla abimin geldiğini anlamak zor olmadı. Kapı sertçe açıldığında birkaç adım geriye tökezledim.

"Ne işin var senin burada?" diye sordu, sertçe.

Yutkundum. "Allah aşkına dinle beni, sokağa atmak nedir kardeşini ya? Babam olsa böyle mi yapardı abi? Ne dediler de dellendin bu kadar sen? Ne yaptım ben size?"

Abim, sinir bozukluğuyla güldü birkaç saniye. Çenesi öfkeyle kasılmış, burnundan veriyordu nefesini. Gülüşü saniyeler içinde sönerken çenemi kavradı elleriyle. "Ne dediklerini ben sana anlatayım," diye mırıldanırken gözlerindeki o ateşi görmek ürküttü beni. "Aldatmışsın onu, öyle söylemiş herkese. Hatta biriyle basmış seni, sarmaş dolaş bir vaziyette. Çocuğun olmayacakmış senin, kısırmışsın. Ondan başkası kabul etmezmiş seni, dönüp dolaşıp yine ona gidecekmişsin."

Duyduğum şeyler bedenimin baştan aşağıya titremesine sebep olurken dizlerimin bağı çözüldü. Göğüs kafesim hızla inerken abimin öfkeden kıpkırmızı olan suratına baktım. "Tüm gün Ahu, tüm gün bunları dinledim." dedi gözlerini yumarak. "Yapıştırdılar sana gün boyu 'sürtük' damgasını. Ağzımı açıp tek kelime edemedim utancımdan!"

"Ve sen de bunlara inandın, öyle mi?" diye sordum, sesim titrerken. Cevap alamayınca anneme yöneldi bakışlarım. "İnandınız, öyle mi?" diye yineledim gür bir sesle. Yine cevap bulamazken abimi göğsünden ittim sertçe. "Tüm gün benim arkamdan atıp tuttular ama tek kelime etmedin, öyle mi?"

"Edecek yüz bıraktın mı lan sen bizde?" diye yanıt verdi, sesini yükselterek. "Yerin dibine soktun çıkardın bizi!"

"Ben sizin başınızı öne eğdirecek hiçbir şey yapmadım!" dedim tane tane. "Ya sen hiç mi tanıyamadın kardeşini abi? Yeri geldiğinde ben delikanlıyım diye evde ahkam kesmesini biliyorsun, yine kesseydin! Benim kardeşim yapmaz, deseydin! Sustursaydın onları, verseydin ya ağızlarının payını!"

"Ahu, sus." dedi dişlerinin arasından.

Susmadım, durmadım. Cebimden çıkardığım yüzlüğü suratına attım. "Sırf size yardım edebilmek için bir taraflarımı yırtıyorum ben günlerdir! Bir yüzlük için kaç saat milletin ağzına bakıyorum, milletin kahrını çekiyorum haberin var mı?"

Cevap vermediğinde bir adım attım, ona doğru. Başım tam göğsünün hizasına gelirken yukarı kaldırdım çenemi, yüzüne bakabilmek için. Ateş saçan gözleri gözlerime değdiğinde, "Senin yapamadığını yapıyorum ben." dedim baskın bir tavırla. "Senin erkek hâlinle yapamadığını yapıyorum ben. Burada benim kadınlığımı sorgulayacağına git erkekliğini sorgula önce!"

Duyduğu sözler onu memnun etmemiş olacaktı ki, yanağıma indirdi elini. Attığı tokadın acısı yüzüme yayılırken başım yana düştü. Dudaklarımı birbirine bastırıp gözlerimi yumduğumda, kolumdan kavradı sıkıca.

Yüzümün sızlaşına bir de kolumun acısı eklenirken bahçeye doğru sürükledi beni. Gitmemek için direniyordum fakat nafileydi, aklına koymuştu bir kere. Beni bahçe kapısının dışına savururken, "Sana bu evde yer yok." dedi tane tane yüzüme bakarak. "Bundan sonra bir ailen de yok, anladın mı beni?"

yaşat beni | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin