Kapanan odasının kapısını bir müddet öylece izledi, Murat. Yaklaşık 3 ay sonra gerçekleşecek düğünleri yüzünden, çok heyecanlıydı. Davetiyeler için aklında üç beş taslak oluşturmuş, tabi bunları nişanlısı Sinem'e de anlatmayı aklına not etmişti.
3 yıl önce, müşterisi olduğu bir kafede, Sinem garson olarak çalışırken tanışmışlardı. Murat, onu ilk gördüğü andan itibaren delicesine bir aşkla bağlanmıştı. Uzun süren sevgililiklerinin sonunda da 8 ay önce çok da şatafatlı olmayan bir nişan töreniyle nişanlanmışlardı.
Sinem'in ortalarda kendisi gibi dolaşmaması bazen şevkini kırsa da, onun kendisine nazaran daha soğuk bir kız olduğunu biliyordu. Sevgili oldukları dönem boyunca bile yüzüne doğru dürüst bakmıyor, çok fazla konuşmuyordu. Ama Murat, onu güldürebilmek için her türlü şaklabanlığı yapıyor, kendisinden bir şey istesin diye gözlerinin içine bakıyordu.
Gülümsediği anların çetelesini tutacaktı neredeyse. Murat'a göre öyle güzel bir gülüştü ki bu, başkalarının görmemesinden de memnun olmuyor değildi. Oysa kimine göre sıradan bir gülümsemeydi. Gözleri kısılıyor ve dudakları iki yana kıvrılıyordu. Ancak Murat'ın aşkla bakan gözleri, öylesine güzeldi ki, cehennemi bile cennet olarak görebilirdi, Sinem varken.
Düşüncelerinin arasından, çalan telefonla sıyrıldı. Kendi kendine gülümsedi. Arıyordu, biriciği.
''Birtanem?'' diye açtı telefonu, en neşeli sesiyle.
''Canım, ya şey için aradım ben.. şey.. ya sen evde misin?''
Sinem'in tuhaf konuşmalarına aldırmadan cevap verdi Murat. Onu daha önce, ağzında bir şeyler gevelerken görmemişti, ama Sinem sorgulanmaktan hiç hoşlanmazdı.
''Hayır.. Şirketteyim ben. Niye sordun ki?''
''H-hiç, sana gelecektim de, onun için sordum. Sen işine bak o zaman ya, ben gelmiyim hiç.''
'' Saçmalama hayatım. Sen geç eve. İstersen çıkıp yanına geleyim hemen?''
''Yok! Sen gelme.. Ben-ben sana geçiyorum o zaman, seni de meşgul etmeyeyim. Hadi öptüm çok çok.'' dedikten hemen sonra kendisine sözü bırakmadan kapattı telefonu Sinem.
Hayretle kaşlarını kaldırdı Murat. Sinem' de ciddi manâda bir gariplik vardı. Her zaman gür ve kendinden emin sesiyle konuşan; fazladan tek bir söz bile sarf etmeyen Sinem , şimdi karşısında kekelemiş, gevelemiş ve duraksamıştı. Buna takılmadı Murat. Zaten Sinem heyecanını farklı şekilde gösterirdi. Yaklaşan düğün yalnızca onu germiyordu anlaşılan.
İstemsizce bir gülümseme yayıldı dudaklarına, genç adamın.
Öylesine seviyordu ki onu; yüreğini söküp, avuçlarına bırakabilirdi, tereddütsüzce. Gözleri kapalı güvenebilirdi ona. Çünkü, Sinem'di o. İçi titreye titreye baktığı kadın. Aşkından, yanıp tutuştuğu kadın. Üç ay sonra karısı olacak kadın. Gelecekte çocuklarının annesi olacak kadın. Sinem'di işte o. O küçük kafenin, sıcakkanlı olmasa da sıcak yürekli garsonu. Bakışlarıyla mest eden, sözleriyle yüreğinin tam ortasından vuran kadın. Yanındayken kalp atışlarının işitilmesinden korktuğu, yüzündeki aptal gülümsemeyi silemediği kadın. Sevdiği ve seveceği kadın..
...
Telefonu kapatır kapatmaz yüzünü buruşturdu Sinem. Şu adamın sevgi sözcüklerinden de, ona sarf etmek zorunda kaldığı sevgi sözcüklerinden de nefret ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tut Ellerimden
RomanceÖyle kötü hissediyordu ki kendini. Aldatılmış, kandırılmış, aşağılanmış... Sevdiği kadının alay dolu sözleri kulaklarında çınlıyordu. Ve o dalga geçen bakışları, gözlerini her yumduğunda yeniden canlanıyordu. Öfkeyle, kızgınlıkla ve büyük bir miktar...