Tezgahta açtığı, beyaz renkli hamurun üzerine yıldız şekilli kalıplardan bastırdı, Ferda. Hemen ardından yıldız şeklini dikkatlice kaldırdı ve neredeyse tamamı dolu olan tepsiye yerleştirdi. Müşterilerin çoğunluğu bu kurabiyelerin lezzetine hayrandı.
Henüz sabahın erken saatleriydi. İçeride yalnızca sabah kahvelerini içmeye gelmiş birkaç müşteri vardı. Ferda da fazla oyalanmadan mutfağa geçmiş, bugünün kurabiye, poğaça ve çöreklerini yapmak için işe koyulmuştu. Yarım saatten fazla bir süre önce fırına koyduğu iki tepsiden yükselen muhteşem koku, mutfağı sarıp sarmalamıştı bile.
Murat, elinde adisyon fişleri ve sarı renkli tükenmez kalemiyle mutfağa girdiğinde, dişleri görünecek kadar çok gülümsüyordu. Ferda, onun bu halini görünce yüzüne yayılan tebessüme engel olamadı.
" Hayırdır Murat? Ne diye öyle gülüyorsun?"
" Hiiç," diye mırıldandı Murat, yüzündeki sırıtışa hakim olmaya çalışarak. " Az önce çok hoş bir bayanla tanıştım da." dedi ve yalandan iç geçirdi.
Ferda'nın beklediği cevap kesinlikle bu değildi. Şaşkınlıkla ağzından dökülenlere engel olamadı.
"Ha?"
Murat, Ferda'nın tepkisine kocaman bir kahkaha attı. Şakaydı, yalnızca tatlı bir nine kendisine torunlarından bahsetmiş ve daha sonra birçok iltifat sıralamıştı. Ancak Ferda'nın ne tepki vereceğini merak ettiği için öyle söylemişti.
" Hey, sadece şakaydı." diye mırıldandı, gülüşlerinin arasından. " Bir nine beni iltifat yağmuruna tutmuş olabilir."
"Ah, anladım." diye karşılık verdi Ferda da yeni bir yıldızı tepsiye yerleştirirken. Murat tezgaha doğru birkaç adım attı. Tezgahın üzerindekilere bakınca da homurdandı. "Nasıl bu kadar güzel yapabiliyorsun?"
Kıkırdadı Ferda.
"Kabiliyet meselesi." Ve hemen ardından tamamı dolu olan tepsiyi fırının yanına bıraktı. "Bunlar pişti herhalde." diye mırıldandı etrafta fırın eldivenlerini ararken.
Murat ise cafe tarafından gelen ve müşterilerin içeri girdiğini belli eden şıngırtıya kulak verdi. Hemen yanında duran eldivenleri Ferda'ya uzatırken söylendi.
"Seni patronuma şikayet edeceğim, beni lafa tututyorsun. Müşterilerle ilgilenmem lazım."
Murat'ın kapıdan çıkmasıyla tekrar kıkırdadı Ferda. Murat, İlk zamanlara göre fazlasıyla farklıydı. Artık dalıp dalıp gitmiyordu. Gözlerindeki belli belirsiz hüzün neredeyse yok olmuştu ve intihar etmeye kalkışan biri için fazlasıyla hayat doluydu. Gülüyor, konuşuyor, sohbet ediyor, espriler yapıyordu. Tabi Ferda'nın dışarıdan gördüğü buydu. Umuyordu ki, içinde de o hüzünlü havayı yok edebilmişti.
...
"Evet efendim, ne alırdınız?" diye neşeli sesiyle konuştu Murat. Saat öğlene yaklaşıyordu ve civardaki iş yerlerinden gelen müşteriler kafenin yarısını doldurmuştu bile. Her ne kadar yorulmuş olsa da asla şikayetçi değildi, Murat. Ferda, onca iyiliğinin üstüne Murat'a bir de hatrı sayılır bir miktar maaş veriyordu ve Murat, kazandığı paranın her kuruşunu hak etmek istiyordu.
"Hanımefendiye iki poğaça ve bir fincan çay. Bana da bir dilim cheesecake ve bir fincan da filtre kahve lütfen."
"Hemen geliyor efendim."
Murat, adisyon fişine masa numarasını yazdıktan sonra koparıp tezgaha bırakırken mırıldandı. "Örgülü burada işin bitti diye sakın içeriye geleyim deme. Sabahtan beri ayaktasın, yorulmuşsundur sen. Ben hallediyorum. En azından otur bir bardak bir şeyler iç. Tamam mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tut Ellerimden
RomanceÖyle kötü hissediyordu ki kendini. Aldatılmış, kandırılmış, aşağılanmış... Sevdiği kadının alay dolu sözleri kulaklarında çınlıyordu. Ve o dalga geçen bakışları, gözlerini her yumduğunda yeniden canlanıyordu. Öfkeyle, kızgınlıkla ve büyük bir miktar...