🍊 II. Kitap "Sorma, Durum Leyla"

23 4 0
                                    

Multi: Ayşegül Aldinç-Durum Leyla

Multi: Ayşegül Aldinç-Durum Leyla

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm 6:
“Sorma, Durum Leyla"

🍊

Halil Babür’ün Anlatımıyla…

Geçmiş Zaman…

“Leyla, yavrum niye inat ediyorsun? Gel hadi! Çay içeriz hem. Sonra ben sana uzun uzun anlatacağım o kı-” daha lafımı bitirmeden tiz bir sesle bağırarak sözümü kesti. Ne yapacağım bu kızın kıskançlıklarıyla böyle? Neymiş efendim, kıza gülmüşmüşüm! Tövbe gülmedim. Dudağım santim oynadıysa çarpılayım. Ama diretiyor güldün diye. “Kız falan deme bana Halil! Aşk olsun ya. Gerçekten aşk olsun sana. Kapatıyorum ben.” Hızla söze girdim. “Bir tanem. Hayatımın anlamı. Çiçeğim. Gülüm. Bahar bahçem. Yapma böyle. Bak zaten çalıştığım için çıkamıyorum aklım sen de kalmasın. Hadi gel Mandalina’ya.”

Yalvarmalarım ne kadar fayda verdi bilmiyorum ama derin bir sessizliğe büründü. Bir ara telefonu kapattı sandım ama hala hattaydı. “İyi, tamam geliyorum,” dedi nihayetinde. “Seni seviyorum güzel Leyla’m. Bekliyorum, hadi gel.” Bir şey söylemeyip telefonu kapattı.

Bazen küçük bir çocuk gibi oluyordu. Nazını çektiğimi bildiğinden bana daha çok çocuk oluyordu. Şikayetçi değilim ama üzülmesine kıyamıyorum. Çoğu zaman boş sebeplerden ötürü günlerce canını sıkıyordu. Oysa bilse ki gözüm ondan başkasını görmüyor…

Çok geçmeden Mandalina’nın kapısı bu kez Leyla’ma açıldı. Suratı asık olmasına rağmen hala nasıl da güzel. Yine soğuk yüzünden burnunun ucu kızarmış. Tam ısırmalık. Nazlı nazlı boş bir masaya geçip oturdu. İnatla bana bakmıyordu. İki çay kapıp patrondan kaş göz işaretleriyle izin aldım. Sağ olsun abi, Leyla’yı tanıdığı için daha doğrusu bizi bildiği için gülerek başını salladı. Tekrar başımı sallayıp gülerek Leyla’nın masasına doğru ilerledim.

Masaya geldiğimde telefonuyla ilgileniyordu ve anlaşılan bana bakmaya niyeti yoktu. Nazlı ve çok güzel…

“Aaa, şu sabahki kız değil mi?” dememle başını kaldırıp çatık kaşlarla bana bakmaya başladı. Sonra kandırıldığını fark edince beresini hızla yüzüme fırlattı. Kahkaha atarken bereyi tutup derin bir nefes çektim. Mis gibi Leyla’m kokuyor.

“Kız falan deme dedim sana değil mi? İnadıma yapıyorsun, pislik!” Gülüşüm daha da büyürken, Leyla kollarını önünde bağlamış küçük bir çocuk gibi küsü oynuyordu. Şimdi tam göğse çekilip sevmelik. Ama bunu yapsam muhtemelen kafamı falan kırar. O yüzden önce şu “kız” pürüzünü kaldırmalıyım.

“Güzelim benim. Vallahi kayınca refleks olarak tuttum. Sonra teşekkür etti. Ben de rica ettim. Allah çarpsın ki başka bir şey olmadı. Gülmedim ben kıza.” Gözlerini devirip camdan dışarı bakmaya başladı. “Yapma ama böyle. Başkalarına yüzüm gülse bile benim gözüm, gönlüm bir tek sana gülüyor çiçek bakışlım.” Bakışları hafif yumuşadı. Kollarının bağını da çözüp tekrar bana bakmaya başladı.
“Kıskanıyorum, napayım,” dedi yine nazlı bir çocuk gibi. “Kıskanman çok hoşuma gidiyor ama sırf bu kıskançlık yüzünden üzülmen hiç hoşuma gitmiyor. Hem benim gözüm senden başkasını görmüyor ki yüzüm gülsün.” İşte beklediğim gülümseme. Şimdi güneş doğdu günüme. Biriciğim benim. “Bir daha biri kayarsa bırak düşsün,” demesiyle masamızda gülüşmeler başladı. Sen hep böyle gül, benim de gönlüm gülsün.

MandalinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin