...
Gözlerini yeni bir sabaha daha açmıştı minik beden. Dün yağan yağmurlu havadan eser kalmamış, güneş tepede yerini almıştı. Yanı ise boştu her zamanki gibi.
Komodinin üzerindeki saatte baktığında okula çoktan geç kaldığını fark etmişti. Son yaşananlardan dolayı okuldan da soğumuştu. Gitmek bir yana okulu göresi bile yoktu.
Uyuşuk uyuşuk yataktan kalkmış yarı açık gözleriyle odadan çıkmıştı. Paytak adımlarla aşağı inerken bir yandan da gözünü ovuşturuyordu. Yemek masasının başında sandalyesine oturmuş kahvaltısını yapan adam merdivenden gelen hareketlilikle o tarafa çevirmişti gözlerini.
Sarışın çocuk elini ovuşturduğu gözünden çekip masada oturan adama bakmıştı. Hafif gülümse ile yanına gidip çaprazındaki sandalyeyi çekip oturmuştu.
"Günaydın."
Başını yukarı aşağı sallayıp önündeki servis tabağına bir kaç şey alıp yemeye başlamıştı. Adam yanındaki peçeteyle ağzını sildikten sonra kahvesini alarak ayağı kalkmıştı.
"Okuldan izin aldım, bir süre gitmeyeceksin."
"Teşekkür ederim."
"Ve tekrar bu tarz bir hatada bulunursan direkt seni okuldan alırım."
"Anladım, bir daha olmayacak. Söz veriyorum."
Kafasını olumlu anlamda aşağı yukarı sallarken "Umarım." diye mırıldanmıştı. Kahvesinden bir yudum aldıktan sonra tekrar araladı dudaklarını. "Ayrıca kahvaltını bitirdikten sonra hazır ol."
"Ne için?"
"Soru sorma, dediğimi yap."
"Peki."
Adam elinde kahveyle koltukların birine geçip oturmuştu.
Küçük çocuk ise uykulu halleriyle kahvaltısını yapmaya başlamıştı. Bir süre sonra masadan kalkıp yukarı çıkmaya başladı. Basamakları çıkarken ne giyeceğini düşünüyordu. Odasına geldiğinde direkt dolaba ilerlemişti.
Bol paça bir pantolon, tişört ve hırka çıkarıp banyoya girip giyinmişti hızlıca. Uzun sarı saçlarını tarayıp örmüştü. Yüzündeki sargıyla morali düşse de fazla bozuntuya vermeden odadan çıkmıştı. Basamakları küçük bir çocuk gibi zıplayarak teker teker inip koltukta oturup telefonuyla ilgilenen büyüğünün yanına gitmişti.
Adam bakışlarını telefondan çekip ayağa kalkmıştı. Telefonu cebine atıp bir elini çocuğun omzuna koymuş ve kapıya doğru yürütmüştü.
Sarışın merakla büyüğüne bakarken adam ise eğilip çocuğun ayakkabılarını giydiriyordu. Eğildiği yerden doğrulup çıkış kapısını açıp küçüğün geçmesini beklemişti. Küçük çocuk dışarıya çıktığında kendisi de hemen ardından çıkıp kapıyı kapatmıştı. Oldukça lüks arabasına doğru ilerlerken küçük olanda onu takip ediyordu.
Hyunjin sürücü koltuğuna geçtiğinde Felix'te yan tarafına geçmişti. Emniyet kemerini takıp arabayı çalıştırdığı gibi sürmeye başlamıştı.
Evden uzaklaştıkça Felix'in merakı da artıyordu. Uzun zamandır ev ve okul dışında bir yere adım atamıyordu.
Merakla küçük dudaklarını araladığında kararsızlıkla geri kapatmıştı. Adamın kızacağını düşünüyordu. Sorup sormamak arasında gel git yaşayıp en sonunda sormaya karar verip araladı dudaklarını. "Nereye gidiyoruz?" Kısık sesiyle söylediğinde bir anlığına duymadığını bile düşünmüştü.
"Gidince görürsün."
"Ama merak ettim."
"Biraz daha meraklan o halde."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Venom's of shade | Hyunlix Daddykink
FanfictionBuna ne kadar dayanabilir? ... !Rahatsız olanlar okumasın! 1#hyunlix | 230923