10. bölüm "Alaz'ın duyguları, Asi'nin tutkuları"

1.4K 53 228
                                    

Alaz’ın dudakları boynuna değdiği an Asi’nin tüm bedeni bir anda irkildi. Alaz’ın nefesi boynuna vurdukca Asi’nin içinden bir ürperti dalgası geçtiyordu. Kalbi hızla atıyor ve adeta kulaklarında yankılanıyordu. Asi, bu beklenmedik yakınlıktan dolayı ne yapacağını bilemez hale gelmişti.

Asi’nin yüzü alev almış gibi kızardı. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Bir yandan bu ani yakınlığa karşı koymak istiyor, bir yandan da içindeki bir ses ona teslim olmasını söylüyordu. Asi, kendi içinde yaşadığı bu çatışmanın ortasında, Alaz’ın onu daha da yakınına çektiğini hissetti.

Alaz, Asi’nin nefesinin hızlandığını fark etti. O an, öce kıza iyice sokuldu sonrada biraz uzaklaşarak Asi’nin gözlerine bakarak fısıldadı: “Seninle tanıştığım günden beri her şeyin bambaşka olduğunu biliyorsun, değil mi?” Gerçekten de öyleydi. Alaz, Asi’yi tanıdıktan sonra tüm hayatı değişmişti.

Asi, derin bir nefes aldı ve sonunda kendini toparlamaya çalıştı. “Ne demeye çalışıyorsun, Alaz?” dedi. Sesinde hem merak hem de belli belirsiz bir kızgınlık vardı. Bu kızgınlık kimeydi bilmiyordu: Alaz'a mı yoksa ona izin verip içten içe daha fazlasını isteyen kendisine mi? Peki, ne istiyordu ki? Bu yoğunluğu daha önce hiç hissetmemişti. Asi kendisi de bilmiyordu, daha fazlasını istediği şeyin ne olduğunu?

Alaz gözlerini Asi’nin gözlerinden ayırmadı. “Ne hissettiğini biliyorum, Asi. Sen de benim gibi hissediyorsun,” dedi. “Ama sadece korkuyorsun.” Biliyor muydu? Nasıl bilebilirdi ki? Daha Asi bile bilmiyordu, içinde olan bu hissin ne olduğunu, o nasıl bilebilirdi?

“Beni tanımıyorsun bile,” dedi Asi sonunda, sesi titrek ama kararlıydı. “Hakkımda bildiklerin sadece duyduklarından ibaret.”

Alaz derin bir nefes aldı ve Asi’nin gözlerinin içine bakarak, “Belki de haklısın,” Belki de değil, gerçekten haklıydı. Dün gece Cesur’la konuştuktan sonra bunu daha net bir şekilde anlamıştı. Asi ve Alaz birbirlerinin ruhlarını ve bedenini ezbere bilen iki yabancıydı.
Yabancıydılar çünkü birbirleri hakkında hiçbir şey bilmiyorlardı. “Ama seni tanımak istiyorum, Asi. Gerçekten tanımak istiyorum.” Asi bu yakınlıkla kafası karışmış bir halde sadece bakıyordu, ne bir hareket ne bir tepki. Alaz kızın tepkisizliğiyle bu sefer de boynunun diğer tarafına kokulu bir öpücük kondurdu.
Asi yine aynı hisle sarmalanmışken gözleri bir anda tam karşısında kendilerini izleyen kahverengi gözlerle kesişti. Bu, Yaman'dı, dış kapının hemen önünde bir elinde poşetle tepkisizce onlara bakıyordu. Bir anda Asi, sanki gerçek dünyaya dönmüş gibi irkilerek kendine gelip üstüne doğru eğilip dudakları hâlâ boynunda olan Alaz’ı itti. Alaz ne olduğunu anlamak istercesine Asi'nin yüzüne bakarken kızın ona değil de arkasındaki bir noktaya baktığını fark edip o tarafa döndü. Yaman’ı görmesiyle içinde yükselen kıskançlık hissiyle derin bir nefes aldı ama onun için bu kıskançlığın gereksiz olduğunun farkındaydı.

### 1 Hafta Önce

Alaz sabahın köründe çıktığı nezarethaneden bu yana durmadan bir koşuşturma içindeydi. Sonunda avukattan aldığı bilgilerle, Umut’un yaşından dolayı prosedürün uzun sürdüğünü, en erken iki hafta sonra İsviçre’ye gidebileceğini, dün evlerine gönderdikleri doktorun raporlarının çoktan Güven Aydın’a yollandığını ve randevu ayarlandığını öğrenmişti. Şimdiyse mahallede Yamanlara gelmişti, kapıyı çalıp açılmasını bekledi. Bir süre kapıyı açan Cesur oldu:

"Alaz Bey, buyurun. Asi’den bir haber mi var, ne zaman çıkacak?" Diye sordu

"Asi öğlen serbest bırakılır, merak etme. Ben Yaman’ı görecektim, evde mi?"

"Yok, Salim Abiye gitti," derken bahçe kapısında görünen adamla, "Ha bakın, Allah'ın sevgili kuluymuşsunuz, o da geldi," deyip Yaman’ı işaret etti.

Gelecekten Geçmişe Bir Şans Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin