'1.BÖLÜM: ÖFKENİN TOHUMLARI'|
Galibiyet, eşit şartlarda
kazanılan bir şeydir.Saçma bir düzenek diye geçirdim içimden sadece tek bir adama ulaşmak için içinden geçtiğim bu alana bakarken. Kalabalık olan bu barın alt katında bulunan odaya gidiyordum. Beni ödülüme bir adım daha yaklaştıracak olan o adamın odasına.
Teymur Füsunkarov, Füsunkarovlar Kuruluşu'nun yaratıcısı, Vladimir Öztamur'un zamanında çalıştığı kuruluşun ezeli rakibi, zamanın en büyük kuruluşlarından olan bir kuruluş. İllegal olan her şeyin legal olduğu bir dünya. Hastalıklı bir dünya. Günaha davet eden türden bir dünya.
Şimdi ellerimde taşıdığım kanların hesabını soracağım o insanlara belki de beni bir adım daha yakınlaştıracak olan birisiydi Teymur Füsunkarov.
Onun kurduğu bu kuruluş için çalışıyor ve aradığım cevapları en bilge olandan almaya çalışıyordum ama Teymur Füsunkarov'la elini kolunu sallayarak konuşman imkansız gibi bir şeydi. Sadık olman, onun için yıllarını vermen gerekirdi ama o zaman bile diken üstünde konuşabilirdin onunla.
Ben sadece bana verdiği görevleri tamamlayan bir çalışandan başka birisi değildim onun için. Çünkü ben burada Rima Belovaydım sadece. Başka birisi değildim. Asıl kimliğimi bunca sene saklayabilmişdim amacım için ve başarana kadar geri adım atmayacaktım. İçimdeki ateşin tohumları o ateşle birlikte yanıp hiçliğe karışmayana dek ben sadece Rima Belovaydım. Ne eksik, ne fazla. Sadece buydum.
Alt kata inen uzun merdivenleri bitirdikten sonra normal bir VİP alanı gibi görünen bu alanıda geçtim. Daha sonra en sonda mutfak olarak adlandırılan bölmeye geçtikten sonra buradaki asansöre adımlayarak asansöre girdiğim gibi parmaklarım -2. Katı tuşladı ve avuçlarıma bastırdım. Deri ceketimin cebine soktum elimi. Diğer elimle belimdeki üzerini ceketle örttüğüm silahı kontrol ettim. Annemin ölümüne sebep olan silahı kontrol ettim. Tek bir kurşunla ölümüne sebep olan ve sonrasında baş ucunda bulduğum silah. Simsiyah bir silah. Üzerinde sadece gri renkte bir sonsuzluk sembolü olan silah.
Düşman o gece silahını bilerek hiç bir parmak izi kalmayacak derecede silerek annemin baş ucuna bırakmıştı. Ne yaptığını biliyordu. Acımı diri tutmak istediği tek şeydi. Anneni basit bir silahla öldürdüm, senide öldürebilirim denilerek yapılmış bir hamleydi. Keşke şuan karşıma çıksa da onu kendi silahıyla öldürebilseydim diye geçirdim içimden.
O gece gözümden sayısız yaş akmıştı. Zaten ölümün eninde sonunda geleceğini ve hepimizi vuracağını biliyordum ancak Rüya Öztamur bu şekilde vurulmayı hak etmemişti. Sahip olduğum tek kişi oyken şimdi yalnızlığı dibine kadar yaşıyordum. Ancak unutulan bir şey vardı ki, o da dünyada hiç kimsesi kalmamış bir insandan daha tehlikeli hiç bir şey olmayacağıydı. Yalnızlık insanı güçlü kılardı. Güçlü olmaya mahkum bırakırdı. Ve mahkumluk her zaman zorunda bırakılan bir şeydi.
Asansörün kapıları açılıp beni uzun ve karanlık bir koridora çıkardığında adımımı o karanlık koridora attığım gibi koridorun en sonundaki siyahlıklar içinde olan o kapıya adımladım.
Kapının önüne varıp tıklattığımda içeriden "gir" sesini duymamla kapıyı açtığım gibi içeri girdim ve arkamdan kapıyı kapattım.
"Yine tam zamanında" dedi gülerek Teymur Füsunkarov.
Artık zaman benim için önemliydi. Çünkü bir zamanlar uğruna annemin hayatını vermiştim. Zaman en sadık dostum olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP DÜĞÜMLER
RomanceKayıpların acılarındır derler ancak kayıpların tecrübelerindir de bazen.