8.BÖLÜM: YIL KAÇ?

101 22 17
                                    

Hala nerede olduğunu idrak etmekte zorlanıyordu. Başı biraz da ağrıyordu. En son adliye sarayının önündeyken şimdi kendisine çokta yabancı hissetmediği bu odadaydı. Başı zonkluyordu. En son hatırladığı yandan keskin bir acı hissederek karanlığa gömülmesiydi. Başının zonklaması biraz daha azaldığı zaman gözünü açıp başını tekrar kaldırdı. Etrafına bir kez daha baktı. Bu nasıl olurdu bu odayı düzenlediğini hiç de hatırlamıyordu. Tamamen kendi kişiliğine uzak zevklerde döşenmiş bir oda duvarda grup afişleri ve ayrıca kendi çerçevelenmis fotoğraflar...

Yataktan inerek aynaya doğru yöneldi. Aynanın karşısına geçince tekrar başka bir şok içindeydi "kahretsin ne oluyor burada ben ben daha genç gösteriyorum. Sanki sankii 20 li yaşlarımda gibi." Bu sözleri söylerken eliyle yüzüne dokunup yanaklarını cekistiriyordu...

Odanın dışından "Eylül uyan artık canım okula geç kalacaksın." sözünü duyunca ise bir an geriye doğru giderek yatağa düştü. Hayır her şeye tamam ama bu bu gerçek olamaz muhtemelen bir rüyada olmalıyım diyerek yoklamak için kendini cimcikledi. Sonra acıyla rüyada olmadığını anlamış oldu.

Kapının çalınması ile nefesini veremedi. "Kızım iyi misin? Hala uyanmadın mı?" Sorusuna bile cevap verememişti çünkü kalbinin atışı bambaşkaydı önceden hissetmediği unuttuğu bir zamandan kalan duygular akın ediyordu sanki. Kapı yavaşça açıldı ve onu gördüğü an kalbinde bir başka acıyı hissetmiş oldu.

Annesi içeri girip onu uyanık görünce başta gülümsedi "uyanmışsın güzel kızım niye aşağı inmiyorsun çağırıyorum?" Gülen bir yüzle kızına bakıyordu. Annesi kızının rahatsız ifadesinden dolayı endişelenmişti. Yavaşça odaya girdi ve kızının yanına oturdu. "Canım ne oldu nen var böyle yüzün bembeyaz neden ağlıyorsun bir tanem?" Gözlerinden yaş süzüldüğünü görünce dayanamamıştı kızına sarıldı. " Ne oldu Eylül'üm anlatacak mısın annene bak endişeleniyorum artık. Yine kötü rüya mı gördün yoksa. Bu aralar sıklaştı endişeleniyorum."

Kalbi yerinden çıkacak gibi atarken acı çeken Eylül ise yıllardan beri ilkkez ağlıyordu. Bu anı belki bir rüya olsa da hem çok acıtıp hem de onu mutlu ediyordu. Oysa uzun süredir hayat hakkında artık umutlanmamayı kendine ilke edinmişti ama bir rüya ile her şey kendi kendine yıkılmıştı. Bu kadar güçsüz müydü gerçekten umuda karşı?

Rüyada olduğuna inansa da bir süre sonra "iyiyim anne hemde çok iyiyim seni çok özledim sadece. Kokunu sarılmanı her şeyini çok özledim annee." Annesi bir kahkaha ile karşılık verdi. "Şapşal seni bunun için mi ağlıyorsun dün geceden bu sabaha bu ne duygusallık. Bir tanemsin sen benim. Baban görse kıskanır şimdi. Yürü biraz da onun önünde beni sevdiğini söyle." Bunu duyan Eylül tekrar kasıldı. Annesi kalkmaya yeltendiğinde kolundan tuttu. "Anne gitme lütfen." Annesi kızına baktı ve onu bu sabah anlamıyordu.

"Kızım okula geç kalacaksın artık kahvaltı yapmalısın babanda sabırsız bizi bekliyordur şimdi sofrada. Burdayım zaten nereye gideceğim seni duyanda ne sanacak." diye gülümsedi. "Hadi iki dakika içinde seni aşağıda görmek istiyorum." diyerek odadan çıktı.

Ardında kararsız bir şekilde kapıya bakan bir adet Eylül bırakmıştı. Eylül'e göre bu rüyanın sonu kapıdan çıkmaktı. Kapıdan çıkınca gerçek haline geri dönecekti. Gerçek yalnızlığı bu kapının arkasındaydı. Bu kapıdan çıkmayı hiç istemediğini düşünmeye başladı. Çıkmamalıydı ve bu rüya bitmemeliydi. Böyle düşünse bile duramamıştı. Ya gerçekten aşağıda babasını görebilecek ise bu rüya burada bitmeyecekse babasını görmeden gitmeyi nasıl kabullenebilirdi. Ayağa kalktı kapıya yavaşça yürüdü çekinerek elini kapı koluna uzattı. Artık her şey onun elindeydi. Tüm karmaşık düşüncelerinin korkularının arasında kapı kolunu yavaşça açarak dışarı çıktı.

İki Hayat Tek "AŞK" (GxG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin