Selam Canlarım bölüm birazcık gecikti farkındayım ama biliyorsunuz geçtiğimiz hafta uygulamada ciddi bir problem vardı çoğu kullanıcı giriş sağlayamadı.
Ben de giriş yapamadım yazmış olduğum bu hesabıma. Daha sonrasında giriş yaptığımda da bölümleri bir türlü kaydetmedi sürekli sildi o yüzden anca şimdiye nasip oldu bölümü paylaşmak.🙈😊
Neyse çok uzatmadan bölüme geçmek istiyorum. İnşallah sizlerin de beğendiği bir bölüm olur diyerekten sizleri bölüme dogru uğurluyorum. 🤭
Bir de size ufak bir hatırlatma satır arası yorumlarınızı heyecanla bekliyorum. 😉Okuduğunuz tarihi de buraya bıraktıktan sonra artık bölüme geçebilirsiniz. 😗
Keyifli Okumalar...
"Öylesine güzel bir gökyüzünün altında bu kadar kötü insan nasıl yaşayabiliyordu?"
Dostoyevski
Sabah güneşi perdenin arasından odaya dolmaya başladığında, saatlerdir üzerinde çalıştığım davanın dosyalarından kafamı kaldırdım ve pencereye kısa bir bakış attım.
Tüm gece boyunca, bugün görülecek olan iddianamenin üzerinden geçerek yeni gelişmeleri teker teker not almıştım. Benim için yine fazlasıyla önem arz eden bir dava görülecekti bugün."
Düşüncelerimden sıyrılırken oturduğum sandalyede biraz geriye doğru esnedim. Sandalyeyi geri iterek masamdan kalktığımda, saatlerdir bu rahatsız edici sandalyede oturmanın verdiği ağrıyla yüzümü buruşturdum. Çalışma odamın kasvetli havasından sıyrılıp mutfağa yöneldim. Mutfağın kapısında gözüme çarpan güneş ışığıyla rahatsız olup gözlerimi kapattım ve kapıya yaslanarak bir süre ışığa alışmaya çalıştım.
Birkaç dakika sonra yaslandığım yerden ayrılarak mutfak tezgahının köşesindeki kahve makinesine yöneldim. Tüm gece çalışmanın verdiği yorgunluktan beni kendime getirecek en iyi şeyin sert bir filtre kahve olduğuna karar verdikten sonra, üst dolaptan aldığım kupalardan birini kahve makinesinin gözüne yerleştirdim. Kahvenin olmasını beklerken yaslandığım tezgahda yine düşüncelerimin dipsiz kuyusuna çekildim. Bir süre sonra makineden gelen sesle kendime geldim.
Yaslandığım tezgahtan doğrulup kahve dolu kupayı elime aldım. Pencerenin yanındaki sandalyeyi çekerek oturdum. Kendime gelmek için içtiğim filtre kahve, sakin ve derin bir iç yolculuğuna davet ediyordu beni. İnce bir süzgeçten geçmiş bu kahve, her yudumda içimi ılık bir huzur ile dolduruyordu. Yoğun kahve çekirdeklerinin özenle işlenmiş aroması, dudaklarımda hafif bir acılık bırakırken, damağımda hafif bir asidite ve meyvemsi tatlar bırakmıştı. Sakin bir şekilde oturduğum sandalyede kahvemi içmeye devam ederken, sırtımdaki ağrı her geçen dakika daha da belirgin hâle geliyordu. Son bir haftanın yoğunluğundan doğru düzgün dinlenme şansım bile olmamıştı. Hazırlanması gereken dava iddianameleri, görülecek olan davaların yoğunluğu derken bir haftayı bitirmiştim. Bugünkü davadan sonra adliyedeki işlerimi bitirip eve geldiğimde doyasıya dinlenmek istiyordum.
Düşüncelerim arasında, ne zaman içtiğimi anlamadığım kahveme kısa bir bakış attım ve oturduğum sandalyeden kalktım. Boş kahve kupasını bulaşık makinesine yerleştirdikten sonra hazırlanmak üzere odama yöneldim. Kısa sürede sabah rutinlerimi halledip geceden hazırlamış olduğum takım elbisemi giydim. Aynanın karşısında kıyafetimi ve kravatımı düzelttikten sonra dava dosyalarını almak için çalışma odama geri yöneldim. Masanın üzerinde karmaşık bir şekilde duran dosyaları toplayıp düzenlerken elime aldığım dosyanın sağ alt köşesindeki isme ve imzaya dikkat kesildim: Savcı Poyraz Ali Kutlu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH-U REVAN
ChickLitO an ne olduğunu anlamaya çalışırken, arkamı dönüp baktığımda annem ve babamın üzerine mavi bir örtü örtüldüğünü gördüm. Gözlerim bu manzara karşısında büyüyerek kocaman açıldı. Abime döndüm, gözlerim büyük bir belirsizlik ve korkuyla doluydu. "Ne y...