4. Bölüm

28 8 46
                                    

Allahh! Arkadaşlar diğer bölümden düşenler iyi mi? Bir yerlerinize bişey olmasın. (Dkchjccjelwxmcnkssjcbskwlxjsjwl)

Kırık kemiği olan falan varsa yazsın tamir edelim.

Tamam çok boş yaptım da neyse. Uzatmadan bölüme hadi.

Yine somurta somurta okul bahçesine girerken kimseyle göz göze gelmeden okula girdim. Okul fazlasıyla büyüktü ve sanırım altı ya da yedi katlı olması gerekiyordu. Hali hazırda özel okuldu burası. Normal devlet okullarından daha çok katı ve özel odaları vardı.

Tam merdivenlere ilerlerken asansöre binen Zeynep'i gördüm. Hemen yanına koşup gizlice yanına bindim.

Gizlice diyordum çünkü normal zamanlarda binmek yasaktı.

Sorularınızı duyar gibiyim. Zeynep nasıl mı biniyor?

Zeynep normal bir bireye göre yürümekte zorluk çektiği için tekerlekli sandalyeye biniyordi ve katlara ise asansör sayesinde ulaşabiliyordu. Sınıfımız dördüncü kattaydı ve şu anlık merdiven çıkmaya o kadar çok üşeniyordum ki...

"Günaydın." Zeynep bana dönüp tebessüm ederken "Günaydın." dedi gülümseyerek. "Bugün pek havanda değil gibisin."

Omuzlarımı silkerken "Uykum var sadece, dün Buğra'yla proje yaptıkta." dedim. Zeynep başını sallarken "Hangi Buğra?" diye sordu merakla. "Senin şu baş düşmanın ama asla düşman gibi durmadığın mı yoksa A şubesindeki mi?"

On ikilerde iki tane Buğra vardı. Birisi A şubesinde bulunan ve Eda'nın deliler gibi hoşlandığı, platonik olduğu Ertuğrul Buğra, diğeri ise pekte önemli olmayan şu gıcık Yağız Buğra vardı.

"Yağız Buğra." diye kısaca yanıtladım Zeynep'i. Asansör kapısı açılırken etrafa baktım önce. Hiçbir hocayı görmeyince gizlice sınıfa ilerledim ve sırama geçip çantamı bıraktım. Eda ve Amine daha gelmediği için kollarımı sıraya koydum. Başımı da kollarıma koyarken gözlerimi kapattım.

Yağız ailesi gitmesine rağmen bir saat daha bizde kalmıştı. Zaten daielerimiz karşı karşıya olduğu için pek sıkıntıda olmuyordu, ki bizim kendi ailelerimiz evde olmadığı zaman hemen karşı daireye gidiyorduk.

Yani anlayın o kadar çok yakınız ama ne hikmetse onunla kedi köpek gibiydik. Şahsen benim açımdan hiçbir sıkıntı yoktu. Böyle iyiydim ben.

Zil çalarken bahçede olan çoğu kişide artık sınıfa girmeye başlamıştı bile. Başımı yana çevirip gelen kişilere baktım. Önce Amine, ardından da Eda girdi sınıfa.

"Günaydın sınıf!" Eda yine formundayken Amine yanıma geçip pineklemeye başladı. Derince nefesimi verip kalkarken "Sizede günaydın," dedim ve Amine'ye dönüp "ama gün şu arkadaş için aymamış galiba." diye devam ettirdim.

Eda hemen arkamıza geçerken "Ona diyorsun ama seninde ondan bir farkın yok." dedi gülerek. Hemen çantasından matematik testini çıkardı ve çözmeye başladı. Amine nihayet başını kaldırıp bize bakarken "Ders ne?" diye sordu. "Fatih Demir'e mi?"

Başımı salladım. Amine oflayıp arkaya geçerken "Bu adam uyutmaz beni. Uyutsa bile sözlülere düşük girer." dedi. Amine Eda'nın yanıma geçerken Fatih hocanın gelmesiyle birlikte ayağa kalktık ama hoca yalnız değildi. Yanında Yağız'da vardı.

Sorgular şekilde bakarken hoca eliyle oturmamız için işaret verdi. Kendi, öğretmenler masasına giderken "Bu mal sizin sınıfa geldi, Vuslat'ıda öbür tarafa yolladık. Hadi hayırlı olsun." dedi. Sonra Ayşe'ye dönüp " Ula Babayiğit!" dedi. Ayşe başını kaldırıp Fatih hocaya bakarken "Efendim hocam?" diye sordu.

Eskiden Kırık Kalp | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin