39

91 12 323
                                    

Bu bölüm Isparta-Konya yolunda bulduğum, hayatımda gördüğüm en güzel manzaraya.
İyi okumalar.

Korkaklarla dolu bir evde
Yaka yaka kendimi cesaretten
Bir muharip gibi
Ve bir muhalif gibi
Dönüştüm bir avuç aciz kemiğe
Ama ben en çok o gecelerde yandım
Şu iki kelimenin aynı olduğunu fark ettiğimde

Kim yanacak
Geceye dair ikinci dileğinde

Otuz Dokuz:
Kalbimin Ekidir Bağlacın

Deniz Tekin-İzmir'de Bir Gün Batımı
Opeth-Windowpane
Yaşar-Divane
Sehabe, Aydilge-Sarılsak Geçer Gibiydi
Birhan Keskin-Tırtıl
Semiramis Pekkan-Senden Vazgeçemem
Tamino-Each Time
Sophie Hunger-Le vent nous portera
Ceylan Ertem, Sena Şener-Bu Su Hiç Durmaz

🌌

Güzel şeyler birdenbire olur. Fırındaki kek birdenbire şişer, çiçekler beklenir beklenir ama uzun uzadıya değil birdenbire açar. Güneş ağır ağır doğsa da gök aniden aydınlanır, en sevdiğiniz arkadaşınız aniden girer hayatınıza. Hayatınızın yeni perdesi bir anda açılır. Ve badem gözlü, zayıf yüzlü, çıtı pıtı bir kumral kalbinize bir anda sokuluverir.

Yavru bir serçe gibi.

Hayır, hayır... İncecik, ürkek fakat çocuğun birinin ileride ne kadar güzel açılacağını bildiği bir tırtıl gibi.

O ikindi vakti, genç çocuk izlediği Türkçe dublajlı filmlerden fazlasıyla etkilenmişe benziyordu. Adeta yapıştığı duvar bile ona göz devirmeye dair büyük bir ihtiyaç gösterirken onun kahveleri kısılmış, bakışları bir şahin gibi ileriyi gözlüyordu. Kalbi merakla ve kurnazlıkla hızlı hızlı çarpıyor, eli ayağı yerinde durmuyor ve kafası çark gibi çalışıyordu. Tüm gün derslerde uyuduktan sonra o zor problemleri çözerek ya da ekrana gözlerini dikerek sabahladığı gecelerde gibi hissediyordu kendini, enerjik ve hayat dolu. Gerçi o neredeyse her zaman hayat doluydu. Çünkü hikâyeyi yaşamadığı an, başkalarının hikâyelerini dinlemeyi seviyordu.

Emre Alpay için hayat, ileride başına şapkasını geçirip karavanına atlayacağı, her gün farklı bir şehre uğrayacağı bir yolculuktu. Bir gün, ki kendisi buna hiç inanmazdı, yorulur ve gezemeyecek kadar yaşlanırsa bir çiftlik evine yerleşmek ve ördeklerini beslemek istiyordu. En sevdiği hayvan ördekti, çocukken her pazar günü ailesiyle beraber göletteki ördekleri beslerdi. Tek çocuktu, her zaman bir kardeş açlığı çekmişti. Ondan üç yaş büyük kuzeni Sibel'le ailelerinden gizli oyun çevirmeye bayılıyordu. Sibel arada bir annesinin makyaj malzemelerini araklıyor, Emre'yi de kapıda nöbet tutması için görevlendiriyordu. Karşılığında da ona bir dondurma alıyordu. Emre mutlu mutlu tatlısını yerken Sibel, aynanın karşısına geçip yanaklarına allık sürüyor ve saçlarını savuruyordu.

Emre duygusal bir çocuktu, sadece sulugöz olanlardan değildi ancak. Bir filmin en mutlu sahnesinde de en hüzünlü yerinde de kızarırdı gözleri. Bir keresinde ortaokuldayken sinemada, yanında oturduğu erkek bir arkadaşı ona dik dik bakıp alayla gülmüş ve "Sen de erkek misin ya?" demişti. Emre burnunu çekerek yüzünü ona çevirmiş, devamında yaşananlar ise arkadaşı için birazcık travmatik olmuştu. Çünkü Emre şak diye altındakini indirip ona tatlı tatlı gülümsemişti. "Bak, seninki gibi hemencecik düşmüyor."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 08 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yaşarken Ölmek GerekirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin