Yan daireden gelen sesler gün geçtikçe artıyordu. Artık dayanılmaz bir hale gelmişti. Her gece başka bir kadın girip çıkıyordu. Bir insan işini neden salonda yapardı ki. Yan dairenin salonu, benim odam ile bitişikti. Duvarlar ince olduğundan bütün ses benim odamdaydı. Bu konuda bilgisiz olabilirdim ama bunun yatak odasında yapılacağını bilmeyecek kadar salak değildim.
Giren çıkan kadınları rahatlıkla görebiliyordum ama yeni taşınan ev sahibini görmemiştim.
Bir kahkaha daha...
İşlerini çoktan hallettiler. Buna kulaklarımla şahit de oldum. Sadece kadının gitmesini bekliyordum. Sabah olmadan gidiyordu her gelen. Gitse, hemen kapısına dayanacaktım. Artık bu dayanılmaz bir hale gelmişti.
Kızın kahkaha ile karışık çığlıkları son bulmak bilmiyordu. Daha fazla dayanamazdım. Yataktan bir hışımla kalkıp, yan dairenin kapısına dayanmıştım.
Kapıyı sert bir şekilde yumruklayarak çaldım. İçerideki ses kesilmişti ama kapıyı açan yoktu. Bir kez daha vurdum sertçe.
Adım sesleri duyulmaya başladıktan sonra bir kırılma sesi geldi. Cam kırılmış olmalıydı. Tek bir ses gelmezken, kapıya tekrar vurdum.
" Ne var ya, ne?" diye söylenen adam kapıyı açtı. Bu adamı tanıyordum. Bu adam Galatasaray'ın oyuncusu Barış Alper Yılmaz'dan başka birisi olamazdı.
Gözlerim elindeki cam kırığının kestiği avucundan akan kana çarptığında, başımın döndüğünü hissettim. Oraya bakmamaya çalışarak, adamın yüzüne baktım.
" Beyefendi, bakın her Allah'ın günü okula sizin yüzünden beynimdeki kahkahalarla gidiyorum. Ya kusura bakmayın ama sizin odanız yok mu?" dediğim sırada, yere avucundan bir damla kan aktı ve bu benim sonum olmuştu. Dönen başım ile dengemi sağlayamıyorken, belimde hissettiğim el ile kendimi bırakmıştım.
Gözlerim açıldığında, elinde bir bardak su ile birlikte bana doğru gelen kişiye çarptı. Koltuğun önündeki sehpaya oturup, suyu sehpanın üstüne bıraktı. " Daha iyi misin?" diye sordu, ben daha ne olduğunu anlayamamışken.
Gözüm sargılı eline çarptığında, bayılmadan önce yaşadığım şeyler film şeridi gibi gözümün önünden geçti. Yüzüne anlamsızca bakarken, benden bir cevap bekliyordu.
" Ben... Ben iyiyim." dediğimde derin bir nefes verdi. Sehpaya bıraktığı su bardağını bana uzattı. Olduğum yerde doğrulup, bardağı alıp, bir iki yudum su içtim. " Teşekkür ederim." dediğimde elimdeki bardağı alıp, tekrar sehpaya bıraktı.
" Kan tutuyor sanırım."
" Evet. Ben kusura bakma böyle rahatsızlık verdim." dedim, elimi saçlarıma götürüp, saçlarımı arkaya doğru attım.
" Geldiğinde pek bir sinirliydin." dedi, sanki hoşuna gitmiş gibi.
" Evet sinirliydim, hâlâ sinirliyim. Bak özeline karışır gibi olmak istemem ama lütfen yatak odanızı kullanın artık." dedim, utanmasam dizlerine kapanacaktım. Artık sabrım kalmamıştı.
" Ben odama herkesi alamam." dedi, soğuk bir şekilde.
" Evine de alma o zaman." diye çıkıştım. Evine çağırırken sıkıntı yok odana alırken mi sıkıntı oluyor aslan parçası.
Belki de bu yüzden bir gelen kadınlar bir daha gelmiyordu.
Söylediğim onu kızdırmış olsa gerek, sert bakışlar atmaya başladı. " Pardon ama sana mı soracağım, evime kimi alıp almayacağımı?"
" Ya kardeşim, senin bütün sesin benim odamda. Sanki benim yatağımda sevişiyorsunuz gibi. Rahatsız ediyor artık." Sesim, bir tık yüksek çıkmıştı. Hiçbir şekilde haklı değildi ama üste çıkmaya çalışıyordu.
" Sen yatak odanda sevişirken ben sana diyor muyum, yatak odanda sevişme diye. Bütün ses salonumda diyor muyum?" Ben ne zaman sevişmişim de benim haberim yok.
" Diyemezsin zaten. Ben senin gibi her gün biriyle sevişmiyorum." dedim, sinirle ayağa kalkıp.
O da benim gibi ayağa fırladığında, "Her gün veya bir gün farketmez." dedi.
" Bir gün bile sevişmiyorum ben belki. Ya ben kime laf anlatıyorum ki. Ne yaparsan yap, çağır karıları şu duvara yapıştır sevişin." dedim, odamın duvarını göstererek.
" Yarın ilk işim o olacak merak etme. Ama illa gel yatak odasında seviş diyorsan eğer seninkini büyük bir zevkle kullanırız." Tam önümde duran vücudunu elimle yavaşça iktirdim ve kapıya doğru ilerledim.
" Ben niye uğraşıyorum ki. Anlayışsız birine laf anlatıyorum bende burada." Hızlıca kapıyı açıp, arkama bile bakmadan çıkmıştım. Söylenerek kapıma geldiğimde, ne kadar salak olduğumu düşünmeye başladım.
" Pınar, kızım sen gerçekten salaksın. Bu kadar da olmaz ya." dedim, kapımın önünde yere çökerken. Evden bir anlık sinirle anahtar almadan çıkmıştım. Telefonumda yoktu. Kapıda kalmıştım.
Yan tarafın kapısı açıldığında, bakmamaya çalıştım. Bir de gelip, benimle dalga geçerse ağzını yırtacaktım artık. Attığı adımlar, önümde son bulduğunda, yavaşça kafamı kaldırıp ona baktım.
Elinde anahtarım vardı. Ne işi vardı benim anahatarımın bu adamda. "Bayıldığında elinden düşürdün." dedi, sanki içeride bana bağıran adamı içeride bırakmış gibi.
Ayağa kalkıp, bana uzattığı anahtarı elime aldım. " Sağol." dedim, yüzümde mimik oynamadan.
Önüme dönüp, anahtarı kilide geçirdim. Hâlâ arkamdaydı. Hatta çok yakınımdaydı, sıcak nefesi saçlarıma vuruyordu. Kapıyı açıp, öne doğru adım attığımda, içeri geçip kapıda bekledim. Gözlerimi onunkilerle buluşturdum.
Haklısın der gibi bakıyordu. Elini ensesine götürdü. Ne diyeceğini bilemezken, " Kusura bakma. Sen haklısın." çıktı ağzından. Bunu beklemiyordum açıkçası.
" Ben de fazla abarttım. Senin özelin sonuçta."
" Yok abartmadın. Düşününce yaşadığın kötü birşey. Daha dikkatli olacağım." dedi, gözleri yere kayarken.
" İyi geceler." dedim, artık uyumak istiyordum.
" İyi geceler." deyip, uzaklaştığında kapımı kapatıp, odama geçtim.
![](https://img.wattpad.com/cover/375208021-288-k945728.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
in the name of love
FanfictionYan daireden gelen sesler gün geçtikçe artıyordu. Artık dayanılmaz bir hale gelmişti. Her gece başka bir kadın girip çıkıyordu...