on üç

879 42 0
                                    

Pınar: Geldim, tribünlerdeyim. Başarılar.

Barış: Teşekkür ederim.
Çıkışta yanıma gel.
Adını söylersen seni alırlar.

Pınar: Tamamdır.

...

Maçta uzatma oynanıyordu. Son saniyelerdeydik. Maç boyunca Barış'ı izlemiştim. Maç o kadar da dikkatimi çekmiyordu.

Hakem düdüğünü çaldı ve ikinci yarı da bitti. Galatasaray iki golle geceyi tamamlamıştı, Barış ise bir asistle.

Barış'ın dediği gibi çıkışta yanına gittim. Beni bir kadın karşıladı, daha adımı söylemeden, " Buyrun, Pınar hanım." deyip, içeriye götürmüştü.

Çok geçmeden soyunma odalarının olduğu tarafa gittiğimizde, Barış'ı gördüm. O kadar mutluydu ki. Beşiktaş maçından sonra bu maç ona iyi gelmişti.

Beni getiren kadına teşekkür ettikten sonra, hızlı adımlarla Barış'ın yanına ilerledim. Olduğu yerde dururken, kollarını iki yana açıp sarılmamı bekledi. Yanına vardığımda , kollarımı ona sıkıca sardım. O da her zamanki gibi sıkıca sarılıyordu.

" Çok iyiydin, tebrik ederim." dediğimde, sırıtmaya başladı.

" Senden güç aldım." dedi. Bu sefer ben sırıtıyordum.

" Ooo yen- Pınar, hoşgeldin." dedi, soyunma odasından çıkan Kerem. Barış beni kollarının arasından serbest bıraktığında, Kerem'e döndüm. Bu sefer ağzından kaçırmamıştı.

" Hoşbulduk, Kerem."

" Valla bizimkine birşeyler oldu bugün. Sayende içinden canavar çıktı." dedi, Barış'ın yanından uzaklaşarak. Barış'a göz ucuyla baktığımda, sinirli sinirli Kerem'e bakıyordu.

" Sayemde mi değil mi bilemem ama çok iyi oynadı, Allah var." dediğim sırada soyunma odasının kapısı tekrar açıldı. Bu sefer çıkan kişiler, Yunus Akgün ve Berkan Kutlu'ydu.

" Aa hoşgeldin, Barış sizden çok bahsetti. Yunus ben." Barış, ben gittikten sonra toplu bir katliam yapacaktı muhtemelen. Berkan durumu anlamamıştı anlaşılan, Yunus kısık bir sesle "Yengemiz." demişti Berkan'a.

" Hee merhaba Ayça yenge, Barış senden çok bahsediyordu."

Ayça yenge?

Birşey demeden Berkan'a bakıyordum. Sonra Yunus ve Kerem'e kaydı bakışlarım sonra da Barış'a. Kimse ses çıkarmıyordu. Ayça denilen kadın Barış'ın eski sevgilisiydi muhtemelen.

Berkan şaşkın bir şekilde bakmaya devam ederken, " Noluyor ya?" dedi.

" Yengeye Elif dedin usta." dedi, Yunus. Berkan durumu anlayınca sıçtık bakışı atmaya başladı. Barış'a döndüğümde çok sinirliydi. Dişlerini sıkıyordu.

Elimin yakınında hissettiğim temasla bakışlarımı aşağıya indirdim. Barış elimi tutuyordu. " Gidelim." dedi.

" Kusura bakma yenge." dedi, Berkan.

" Sorun değil." dedim. O sırada Barış beni elimden tutmuş dışarıya doğru yürüyordu. " Barış, sakin ol."

Cevap bile vermeden hızla çıktık oradan. Arabaya bindiğimizde, dayanamayıp sordum, " Ayça, bana bahsettiğin eski sevgilin mi?"

Başını arkaya doğru attı. Derin bir nefes aldı. " Evet." dedi. Niye bu kadar çok sinirlendiğini anlayamıyordum. Sanki içinde ona karşı birşeyler vardı hâlâ.

" Barış, sana soracağım soruya dürüstçe cevap verir misin?" dedim. Başı ile onayladı. " Sen o kadını unutamamış olabilir misin?" diye sordum. Alacağım cevap beni korkutuyordu. Evet demesinden, onu unutamamış olmasından korkuyordum.

Başını bana doğru çevirdi ve gözlerimin içine baktı. " O kadını unutamamış olsam, sana böyle bakabilir miyim? Beni öptüğünde kendimden geçebilir miyim?"  Tuttuğum nefesi verdim. Tüm masumiyeti ile bakıyordu bana.

" Neden bu kadar gerildin?" dedim, kaşlarım çatılırken.

" Gerildim çünkü senin kötü hissetmenden ve beni yanlış anlamandan korktum." dedi, sakin bir şekilde. Gözleri dudaklarıma kaydı.

" Barış..." Gözleri hâlâ dudaklarımdaydı.

" Efendim." dedi, göz teması kurmadan.

" Gözlerime bak." dediğimde, sırıtmaya başladı. Birkaç saniyeliğine gözlerime baktı. Sonra tekrar dudaklarıma. " Ben evime gitmek istiyorum artık."

" Gidelim." dedi, sonunda gözlerime bakarken. " Ne yapacağız evde?" dedi, pekte masum olmayan bir şekilde.

" Uyuyacağız."

" Nasıl? Birlikte mi?" diye sordu heyecanla.

" Hayır, Barış. Herkes kendi evinde uyuyacak." dediğimde oflamaya başladı.

" Bir kerede itiraz etme. Ne olur birlikte uyusak, yiyeceğim sanki seni." dedi, arabayı çalıştırdığında.

" Belli olmaz sana." dedim, sırıtarak.

" Ben iradeli bir insanım." Kesin öylesindir Barış Alper Yılmaz. Daha fazla uzatmayıp, bakışlarımı yola çevirdim.

Ayça konusu Barış için kapanmış olsa da benim için kapanmamıştı. Nasıl tanıştıklarını, kızın nasıl biri olduğunu merak ediyordum.

Aklıma gelen soru ile Barış'a döndüm. " Barış, birşey soracağım."

" Sor güzelim."

Bu kelime beni heyecanlandırmıştı. Belli etmemeye çalışarak, " Sen sarışın mı seviyorsun?" diye sordum. Evine gelenlerin çoğu sarışındı. Bir de uzun bacaklı. Ayça da öyle miydi acaba?

Sorduğum soru onu baya bir şaşırtmıştı. " Ne alakası var?"

" Evine gelenler öyleydi. Sarışın ve uzun bacaklı." Bu konu onu rahatsız ediyordu.

" Bunun ne önemi var?" dedi, kaşları çatıldığında.

" Ne demek ne önemi var Barış. Öyle seviyorsun demi. Söyle ya ne olacak?" diye çıkıştım. Sesim yüksek çıkmamıştı ama sinirliydim.

Derin bir nefes alıp verdi. O sırada eve geldiğimizi fark ettim. Arabayı kenara çekti ve bana döndü. " Yok öyle birşey tamam mı? Eski mevzuları da konuşmayalım lütfen. Üzülmeni istemiyorum, kıyaslama yapmanı da istemiyorum." Eliyle yanağımı okşamaya başladı." Sen çok güzelsin." Diğer eli kahverengi saçlarıma gitti. "Saçların..." Bir süre saçlarımı okşadıktan sonra saçımdaki elini gözümün kenarına getirdi. "Gözlerin..." Gözümden, dudaklarıma doğru bir yol izledi eli. Dudaklarımı bulduğunda, sertçe yutkundu. "Dudakların... kusursuzsun." dedi, kısık bir sesle.

Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Hayat durmuştu, sanki bende durmuştu. Hareket etmiyordum, edemiyordum. Bir eliyle yanağımı okşarken, diğer eli dudaklarımda geziyordu.

Yüzünü yüzüme doğru yaklaştırırken duraksadı," Seni öpmek istiyorum." dedi, aramızda birkaç milimetre kaldığında.

" Barış... biri görecek." dedim, ona karşı koymaya çalışarak. Bende onu öpmek istiyordum ama birinin görmesi hiç de iyi olmazdı.

" Görsünler. Herkes görsün, aşık olduğum kadını."

Yorumlarınızı bekliyorumm...



in the name of love Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin