sekiz

1.5K 54 11
                                        

Elimin çok yakınımda duran eline doğru uzatıp, elini tuttum. Elimi çok nazik bir şekilde tutuyordu. Aynı zamanda hiç bırakmayacak gibi.

" Güzelim sakin ol, birşey yok tamam mı?" dedi, ayağa kalkıp yanıma geldiğinde.

" Barış, ben korkuyorum." Karanlık, kaç yaşıma gelirsem geleyim korkacağım birşeydi.

Başımı tutup, göğsüne doğru yasladı. "Bekle beni, içeriden telefonumu alıp geliyorum." dedi.

" Bende geleceğim." dedim, o gitmek üzereyken. Elini daha sıkı tuttum ve sandalyeden ayağa kalktım.

" Tamam güzelim sende gel." dedi ve salona doğru ilerledik.

Salona geldiğimizde, sehpanın üzerindeki telefonunu aldı ve fenerini açtı. " Gel güzelim otur. Ben bir Tufan abiyi arayayım."

" Tufan abi bugün yoktu."

" Nasıl yoktu? E ne yapacağız?" diye sordu endişe ile.

" Birşey yapamayacağız. Bir kaç ay öncede kesilmişti. Sabaha kadar gelmedi."

" Nasıl yani? Sen ne yaptın?"

" Korktum. Bütün gece uyuyamadım." dediğimde, yüzünde üzüntü ile bana baktı. Yanıma gelip, bana sıkıca sarıldı. Bu sefer daha sıkı sarılıyordu.

" Artık ben varım. Ben varken korkmak yok." dedi, güven veren bir ses tonu ile. Onun kadar olmasa da bende ona sıkıca sarıldım.

"Barış, sende mum var mı? Ben geçen sefer alacaktım ama unutmuşum. Varsa en azından bir tane versen yoksa uyuyamam." dediğimde şaşkın şaşkın bakıyordu bana.

" Pınar, bu gece burada kalıyorsun." dedi, yanaklarımı iki eliyle kavrarken. Söylediği şey beni şaşırtırken, sakin kalmaya çalıştım.

" Barış, olmaz. Burası benim evim değil zaten daha çok korkarım."

" Tamam işte birlikte uyuyacağız. Korktuğunda sarılırsın bana." dedi, gözlerime anlamlı anlamlı bakarken. Eli ile yanağımı okşuyordu bir yandan  da.

Daha önce evine gelen kadınları odasına almayan adam birlikte uyuyacağımızı söylüyordu.

" Sen herkesi odama alamam demiştin." dedim, ona bu sözlerini hatırlatmak adına.

" Sen herkes değilsin Pınar. Bunu anla artık. Sana o kadar şey söyledim, hiçbirimin önemi yok mu senin için?" dediği şey karşısında sadece gözlerine bakıyordum. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Ben onun için herkes değildim.

Kollarımı sıkıca sardım ona. Ona sarılmak bana iyi geliyordu. Benim için söylediği herşeyin önemi vardı elbette. Bu da ona bir cevap niteliğindeydi.

" Seni rahatsız etmemeye çalışacağım." dedi.

Burnunu, saçlarıma sürttüğünde, "Sen bana sarıldıkça ben hiç ayrılmak istemiyorum. Böyle sarılmaya devam edersen, kendine bağımlı edeceksin beni." dedi.

Başımı yasladığım göğsünden kaldırıp, ona baktım. " Yatalım mı artık?" diye sordum. Yüzünde gülümseme belirdiğinde, başı ile onayladı beni.

Sehpanın üzerindeki telefonunu alıp, elimi tuttu. Odasına doğru ilerlerken, onu durdurdum. " Ben evden üzerime giyecek birşey alsaydım."

" Benimkilerden giysen olmaz mı?" diye sorduğunda, bakışlarımı üzerinde gezdirdim. Onunkiler bana nasıl olacaktı ki?

" Barış, benim ne kadar küçük olduğumun farkında mısın?" diye sordum. Gülümsemeye başladı.

" Tamam işte bol bol olur. Rahat edersin." dedi.

" Peki."

Odasına geçtiğimizde, onun kokusunu daha net bir şekilde almaya başladım. Oda, o kokuyordu. Ben kokusunu içime çekerken, o dolabına gitmiş bana verebileceği birşeyler arıyordu.

Elinde bir şort ve tişört ile geldiğinde, gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Kaç beden büyüktü Allah bilir. Dudaklarımı birbirine bastırdım ve bana uzattığı şort ve tişörtü aldım.

" Ben çıkayım sen giyin." dedi, arkasını dönüp kapıya doğru ilerlerken kolundan tutup durdurdum.

" Gitme. Yani sen, arkanı dön ben öyle giyineyim." dedim. Gözlerine bakamıyordum.

Başı ile onayladıktan sonra, yatağın bir ucuna gidip oturdu ve sırtını bana döndü. Bende yatağın öbür tarafına gidip, üstümdeki kıyafetleri hızla çıkardım. Önce tişörtü sonra şortu giydim ama bir sorun vardı. Bu şort belimde durmuyordu. İki hareket etsem, düşecekti.

" Barış, bu şort bana olmuyor." dedim, utançla. Yavaşça kafasını sola çevirdi. Bana değil duvara bakıyordu.

" Bakabilir miyim?" diye sordu.

" Bak." dediğimde, bana doğru döndü. Gülümsemesini gizleyemiyordu. "Barış lütfen gülme. Ben sana dedim, olmaz diye." dedim, sinirli bir şekilde.

" Tamam kızma. Tişört uzun olmuş, istersen şortu çıkar. Rahat edebileceksen." dediğinde, altımdaki şortu yavaşça çıkardım. O ise bu sırada bana bakmamaya çalışıyordu.

Yatağın üzerindeki örtüyü açıp, eliyle yatağı gösterdi. " Gel hadi."

Önümdeki yatağa doğru birkaç adım atıp, yatağa girdim. Kenarda duran örtüyü alıp üzerime çektikten sonra uzandım. O ise elini başına yaslamış bana bakıyordu. Kafamı kaldırıp ona baktım. Gülümsüyordu, bir çocuk gibi.

" Yatsana." dedim. O bana böyle güzel bakarken ben rahat uyuyamazdım.

" Ben böyle iyiyim sen uyu hadi."

" Ben değilim. Sen beni izlerken uyuyamam." dediğimde hayal kırıklığı ile bana baktı.

" Ben sana bakmak istiyorum."

" Barış, utanıyorum." dediğimde, elini yanağıma getirdi ve yavaşça okşadı.

" Çok güzelsin." dedi, fısıldayarak. İstemsizce gülümseme kapladı yüzümü. " İyi geceler, külkedisi." dedi, yanağımdaki elini çektiğinde. Üstümdeki örtünün diğer ucunu kendine doğru çekti, yüzünü tamamen bana döndürüp gözlerini kapattı.

" İyi geceler, Barış Alper Yılmaz."

in the name of love Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin