" Buradan sağa dön."
" Burası ne böyle ya. İstanbul kadar kalabalıkmış." dedim, dikkatini dağıtmak adına. Yol boyunca gözünü bile kırpmamıştı. Aramızda anlayamadığım bir soğukluk vardı ve bu benim canımı sıkıyordu.
" Kahvaltı edelim mi?" diye sorması ile yüzümde bir gülümseme belirdi.
" Olur, olur tabi. Nereye gidelim?"
" Bizim orada bir yer var oraya gidelim. İleriden döneceksin."
" Güzel yermiş buralar."
" Öyledir. Bak ben burada okudum liseyi." dedi, yanından geçtiğimiz okulu gösterirken. Güzel bir okuldu, aynı zamanda büyük. Kafamı yola çevirdiğimde evlere göz gezdirdim.
" Şuraya park et istersen arabayı. Burada yer bulmak zor olur sonra."
Arabayı park edip, arabadan indiğimizde yanına gidip elini tuttum. Tuttuğum eline bakıp gülümsemeye belirdi. Mutlu olacağını bilsem daha önce tutardım diye düşündüm. Yürümeye başladığımızda hâlâ gülümsüyordu. " Neye gülüyorsun sen bakim?"
" Bir gün hayatımın geçtiği sokaklarda seninle el ele yürüyeceğimi söyleseler inanmazdım." dedi. Sonunda yüzü gülüyordu. Çocukluğunun geçtiği sokaklarda el ele yürüyorduk.
" Daha önce biriyle burada el ele yürüdün mü?" diye sordum, aklıma gelen düşünceyle. Elbette ilk defa değildi ama yine de merak ediyordum.
" Bu nereden çıktı şimdi?" diye sordu.
" Merak ettim. Yürüdün demi, mümkün değil zaten." dediğinde, kahkaha atmak istiyor ama atamıyor gibi bakıyordu.
" Evet mümkün değildi. Çok el ele yürüdüm." dedi, alt dudağını ısırırken.
" Kiminle?" diye sordum, sanki tanıyacakmışım gibi.
" Tanımazsın."
...
" Bir daha ki sefer boyozcuya götüreyim seni." dedi, çayını içerken.
" Bir daha gelecek miyiz?" diye sordum. Gelmeliydik.
" Bilmem, ölmez sağ kalırsak geliriz." dedi, alaylı bir şekilde.
" Pınar, lütfen böyle düşünme artık."
" Nasıl düşünmeyeyim Barış?" dedi, yüzünü düşündüğünde.
" Biz sevgiliyiz ve birbirmizi çok seviyoruz, bu kadar bitti." dediğimde, şaşkınlıkla kaşlarını havaya kaldırdı.
" Sevgili miyiz?"
" Değil miyiz?" Bence öyle olmalıydık. Herşey çok hızlı ilerliyordu ama birbirimizi seviyorduk. Belki de bir teklif bekliyordu.
" Barış, birbirimizi yeterince tanımadığımızın farkındasındır umarım. Biz tanışalı bir ay olmadı daha."
" Haklısın ama ailene öyle söylememiz gerekiyor. Sevgili olmadığımızı bilmeleri daha kötü olur."
" Tamam onlara öyle söyleriz. Üç ay falan oldu deriz." dediği sırada, yan masadan kalkıp, yanımıza doğru gelen adama çevirdim bakışlarımı. Pınar'a kitlenmiş bir şekilde bakıyordu.
" Pınar?" dediğinde, Pınar adama doğru dönüp baktı. Tanışıyorlardı muhtemelen.
" Can?" deyip ayağa kalktı.
" Kızım sen nerelerdesin özlettin kendini." deyip, sarıldı Pınar'a. Sinirden dişlerimi sıkıyordum. Özlemişmiş.
" Okul telaşı falan işte gelemedim."
" Özledim valla ya. Ne güzel günlerimiz geçti burada." dedi, salak salak gülerken.
" Demi ya ne güzel günlerdi." Bahsettiği kişi bu olabilir miydi? Bu adamla eski sevgili olabilir miydi? Olamazdı. Olmazdı herhalde.
Bana dönüp bakmaya başladığında, "Sevgilin mi?" diye sordu.
" Evet kardeşim sevgilisiyim."
" Haberler doğru yani." dediğinde, Pınar cevap vermek yerine sadece başını sallamıştı. " Ben sizi tutmayayım. Buradaysan eğer haberleşelim mutlaka yaz bana. Görüşürüz." deyip, uzaklaştı.
" Bu o muydu?" diye sordum, yerine oturduğunda.
" Kim?" diye sordu kaşlarını çatıp.
" Bu adam eski sevgilin mi?" diye sorduğumda, önce bir duraksadı ardından gülmeye başladı.
" Barış, beni öldüreceksin." dedi, kahkahalarının arasında.
" Kızım niye gülüyorsun?"
" Barış, ben kimseyle dolaşmadım bu sokaklarda merak etme. İlk kez senin elini tutuyorum burada." dedi. Benimle resmen oyun oynuyordu ama bunu duymak beni rahatlatmıştı.
" Ne? Kızım sen benle dalga mı geçiyorsun. Yüreğime inecekti."
" Yüreğine mi inecekti? Geçmişin bir önemi yoktur diye düşünüyordum ama." Haklıydı. Geçmişi konuşacaksak eğer tek bir kelime etmeye hakkım yoktu.
" Yok zaten de ben ilk defa benimle yap isterim böyle şeyleri." dedim. Yalan söyleyemezdim. Benimle olsun istiyordum.
" Bende bazı şeyleri ilk defa benimle yap isterim ama çok geç." dediğinde, karnıma bıçak saplanmış gibi hissettim.
" O ne demek öyle. Sen şeyden mi bahsediyorsun." diye sordum. Doğru mu anlıyorum diye merak ettim.
" Yoo ne alakası var. Boşver hadi kalkalım artık." dedi, ayağa kalktığında. Cüzdanına doğru uzandığında elinden tutup durdurdum.
" Saçmalama."
" Sen saçmalama." dedi ve bileğini elimden kurtarıp kasaya doğru gitti.
Hesabı ödeyip geldiğinde, " Bir daha olmayacak böyle birşey." dedim. He he der gibi kafa salladı.
Pastaneden dışarı çıktığımızda, durdu ve dönüp bana baktı. " Hazır mısın?" diye sordu.
Elini uzanıp tuttuğumda, " Hazırım." dedim. Gülümseyip, yürümeye başladı.
Bir kaç dakika sonra, adımları yavaşladı ve bir binanın önünde durduk. Derin nefes alıp veriyordu. Korkudan mıydı heyacandan mıydı, bilmiyordum. Sakinleştirmek için ne yapacağımı da bilmiyordum. Çünkü bende aynı şeyi yaşıyordum. İlk defa birinin ailesi ile tanışıyordum. Herşey bu kadar hızlı ilerlerken nasıl davranacağımı da bilmiyordum. Aşık olmuştum ama daha sevgili bile değildik ve birazdan ailesi ile tanışacaktım.
Kapı yavaşça itip, içeri girdiğinde iki kat çıktık. Adımları yavaşladığında, bana doğru dönüp, gözlerini benimkilerle buluşturdu. "İstemiyorsan eğer söyle."
" Herşeyden çok istiyorum." dediğimde, buruk bir tebessüm yerleşti yüzüne.
Eli zile uzandığında, onu durdurdum. " Her ne olursa olsun seni seveceğimi bil." dediğimde, tuttuğu nefesi verdi ve zile bastı.
Çok geçmeden kapı açıldığında, bir kadın karşıladı bizi. Muhtemelen annesiydi. Bizi görünce önce şaşırdı ardından gülümsemeye başladı.
" Hoşgeldiniz çocuklar."
" Hoşbulduk anne." dedi Pınar, içeri girip annesine sarıldığında.
" Hoşbulduk Sema Hanım." dedim, Pınar'ın arkasından içeri geçip, elini öptüğümde.
" Sema, kim gelmiş?" diye sorarak yanımıza geldiğinde, beni görmesi ile gözlerinin şaşkınlıkla açılması bir oldu. " Senin burada ne işin var?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
in the name of love
FanfictionYan daireden gelen sesler gün geçtikçe artıyordu. Artık dayanılmaz bir hale gelmişti. Her gece başka bir kadın girip çıkıyordu...