Bölümler arası zamanın çok olduğunun farkındaydım. Lütfen kusura bakmayın.
Dilerseniz satır arası yorum yapın. Belki bana da moral olur ve bölümü daha çabuk yazarım.İyi okumalar. Seviyorum sizi.
canbutponcik'e ithaf edilmiştir
1 saat sonra...
"Ay neyse, bize ne milletten." diyerek dedikodunun o muhteşem sonluğunu yaparak, konuyu kapatmıştık.
Aramızda kısa bir süreliğine sessizlikle geçen bakışma yaşanmıştı ama telefonum sağ olsun böldü bu bakışmayı.
Arayan kim diye ekrana baktım.
Kartal abi
arıyor...
Reddet YanıtlaKartal abi ismini görmemle neden arıyor anlamadığım için kaşlarım çatıldı.
"Kim?" diye soran Esmer'e telefonun ekranını çevirdim. Arayanın ismini okumasıyla garipce baktı suratıma.
Kafasıyla telefonu işaret edip, "Aç bakalım ne diyecek" dedi.
Birbirimizden gizlimiz saklımız olmadığı için yanından kalkma gereği bile duymadan, aramayı cevaplayıp, telefonu kulağıma koydum.
"Alo?"
"Mağazanın ismi neydi? Ben konuma geldim ama tam net bilemedim neresi?" etraftan araba sesleri geliyordu. Muhtemelen dışarıdaydı.
Salak mıyım, ne? Mağaza ismi soruyorsa dışarıda tabii. Ay bir dakika mağaza mı dedi o?
Algılamamla şokla gözlerim büyüdü. Nasıl yani, buraya mı gelmişti? İyi de neden?
"Ahu? İsim ne?" tekrar sesini duymamla geçirdiğim hafif dereceli şaşkınlığı atlatıp, "Apex. Pembe tonlarında bir yer." dedim.
Birkaç saniye ses gelmedi. Sonrasındaysa cevap bile gelmeden, arama kapandı.
Gerçekten odun bu adam ya, odunu geçtim gıcık resmen.
Telefonu sinirle oturduğum koltuğun boş kısmına çarparcasına koydum.
Sonuç olarak da "Yavaş be, kırıldı kaç binlik telefon." diye bir cevap aldım Esmerden.
Tam ona dönüp sinirimi açıklayacakken dükkanın kapısının üstünde asılan minik zillerin sesi gelince lafımı yutup bakışlarımı oraya yönelttim.
Evet, doğru tahmin. Gelen Kartal abi. Hiç mi üşenmedin be adam!? Kalktın geldin o kadar yolu.
Ama yani benim de son model Range Rover'im olsa ben de arabama atlayıp bir yerlere gitmeye üşenmem.
"Hoş geldin, Kartal abi." dedi Esmer. Ben şuan ne hissettiğimi bile bilmiyordum. Yani, heyecan, utanma vesaire değildi ama neden durup kaldığımı da bilmiyordum.
Siyah göz renginden dolayı ucu görünmeyen derin kuyuyu andıran bakışlarını benden çekmeden ifadesiz ses tonuyla "Hoş buldum." diye yanıtladı arkadaşımı.
Az öncekine nazaran birazcık daha sıcak ses tonuyla "Hadi Ahu, toparlan çıkalım." dedi bana.
Zaten ben de birazdan çıkacağım için itiraz etmeyecektim. Ben çantamı ve telefonumu alırken, o ellerini giydiği klasik pantolunun cebine koyararak dik bir duruşla kapıda duruyordu. Tabii bakışlarını üzerimden eksik etmeden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Agapetos
RomanceKucağımdaki minik, onun uzattığı oyuncaklarla oynarken kendince gülüp, mırıldanıyordu. Ben ise sanki yerime çakılmış gibi, otura kalmıştım burada. Tek yaptığım Duru'nun saçlarıyla oynayarak oyalanmaktı. Onun ise ben oturduğumdan beri suratıma baktığ...