Tanışma

130 16 3
                                    

"Merza, beni dinliyor musun?" diye sordu Gül bilmem kaçıncı kere. Dinlemiyordum ama onu dinleyip dinlememem önemli değildi, dinlemiyor olsam bile hiç susmadan konuşmaya devam edecekti nasıl olsa.

" Ee ne diyorsun ? Sence adam bunu demekle hata mı yaptı? " havluyla kuruladığım bardağı yerine koyup , ıslak bir bardak daha aldım. Bu sırada o hevesle vereceğim cevabı bekliyordu.

" Bir daha sorar mısın?" dedim.

" Adam kıza " Ve sen de benim deniz kızım olacaksın. Benim yanımdan zamanı geldiğinde su kabarcıkları gibi yok olup gideceksin dedi. Sence adam bunu derken ne demek istedi?" Bıkkınlıkla nefes verdim. Gül'ün en büyük takıntısı izlediği Kore dizileriydi. Şu ana kadar neredeyse yayınlanan tüm dizileri izlemiş ve hepsinin en can alıcı repliklerini ezberleyip, gelip bana sormuştu.

"Basit " dedim. Diğer bardağı alırken. Yüzüne bakmadan konuşmaya devam ettim. " Seninle şuan sadece gönül eğlendiriyorum ve zamanı geldiğinde bana aşık olsan bile beni bırakmak zorundasın." Şaşkınlıkla ağzı açık kaldı.

" Sen ne diyorsun" dedi.

"Ben değil adam diyor."

"O adam kadını çok seviyor bir kerem kesinlikle demek istediği şey bu anlamı taşımıyordur."İşte yine başlıyoruz. Her seferinde dizilerdeki hayatın gerçek olduğunu, orada anlatılan aşkın gerçekten var olduğuna inanıyordu. Bu inancına gölge düşürecek herhangi bir yorum yada söz de de direk savunma moduna geçiş yapıyordu.

Bu yüzden artık ona bunların gerçek olmadığını söylemekten vazgeçmiştim. Ben yapacağımı yapmış onu milyon kere uyarmıştım. O gerçek sandığı saf aşkı ararken kırılması artık umurumda bile değildi.

" Adam çok zengin olmasına ve kızda çok fakir olmasına rağmen adam sürekli kızın peşinde.."bunda sonrasını dinlememe gerek yoktu. Nasıl olsa beni konuşturmayacak ya da benden cevap beklemeyecekti.

O hararetle gerçek olmayan adamı savunurken ben son bardağı da kurulamıştım. Saatime baktım.00.15. Bu gün erken bile bitirmiştik.

" İşte bu yüzden adam kıza böyle demi-" elimi havaya kaldırarak sözünü böldüm. " Madem verdiğim cevapları beğenmeyeceksin o zaman bana bir daha soru sorma. Seninle bu konu hakkında konuşmuştuk." Gözlerinden geçen hüznü yok saydım. " Bardakları kuruladım. İşimiz bitti.Yarın görüşürüz" deyip, önlüğümü tezgaha bıraktım ve çantamı alıp çıktım. Bu gece kendi kapatabilirdi. Bir az da o kapalı dükkanda kalmak istemiyordum.

Dışarı çıktığımda kapüşonumu başıma geçirip, dinlemediğim halde dinliyormuş gibi görünmek için kulakları kulağıma taktım. Normalde bu saatte bir kızın dışarıda olması tehlikeliydi ama benim ne benim güvenliğimi düşünecek bir ailem ne de evde beni merak içinde bekleyen birisi vardı.

Bu yüzden bu kadar rahat bir şekilde bu vakitlere kadar çalışabiliyordum. Yalnızdım. 7 yaşındam beri bir aileye sahip değildim. 7 yaşında ailemle geçirdiğimiz trafik kazasından sonra artık bir ailem olmadığını öğrenmiştim.Başta benim için çok zor olmuştu. Ne dayılarım ne de halalarım beni sahiplenmek istememişlerdi, çünkü beni sahiplendikleri an ailemin borçlarının hepsi üzerlerine kalacaktı. Bu yüzden 7 yaşında geçirdiği şoktan ötürü konuşamayan beni çocuk yetiştirme kurumuna bırakmışlardı. Çocuk yetiştirme Kurumu tam bir hapishaneydi. İçindeki çocuklar hepimiz ümidimizi kaybetmiş,yalan bir hayat yaşıyorduk. Bir aile çocuk evlat edinmek için geldiğinde herkes suratındaki mutsuzluk maskesini, şirin, mutlu çocuk maskesiyle değiştiriyor ve bu hapishaneden kaçmaya çalışıyorlardı.

Bir tek ben farklıydım sanırım. Ne diğerleri gibi olmadığım biri gibi davranıyordum ne de gülüp,konuşuyordum. Araban kazasına ve daha sonra ailemi kaybetmenin yaşattığı şoktan ötürü konuşma yetimi 10 yaşına kadar kaybetmiştim. Buna rağmen yetiştirme yurduna gittikten 2 ay sonra evlat edinilmiş ve zaten hali hazırda 2 çocuklu bir ailenin en küçük çocuğu olmaya zorlanmıştım.

Karanlıkta AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin