08."ZORAKİ ÇARESİZLİK"

15 1 1
                                    

#HİKAYEDE GEÇEN KURUM KURULU
ŞLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR KİŞİLERDE BU HAYAL ÜRÜNÜNE DAHİLDİR #

iyi okumalar değerli okurlar...

________________<3

Artık bir şeyleri tamamı ile kabul etmeliydim. Bu kadere boyun eğmek değildi. Bu kadere baş kaldırmaktı. Başıma gelen şeyleri kabul edip savaşacaktım. Evlendik, evet dün öyle bir bok yedim ama bugün davranışlarımı dünkü yaptığım hatalar ile ilişkilendirirsem yarın vereceğim kararları etkilerdim....

Gözlerim kapı sesi ile aralandığında, gözlerimi ovuşturmak için elimi yüzüme götürdüm. Yatağın içinde
Dönüp yönümü nereye çevirdiğimi bilmeden ayılmaya çalışıyordum. Kaslarım,belim çok acımıştı yerde yattığım için. Burnuma nefes kesici bir parfüm kokusu geldiğinde gözlerimi tamamen açabilmiştim. Ferhat yere eğilip, dizlerini yere koymadan eğilmiş bana bakıyordu.
"Napıyorsun?" Uykulu sesim ile konuştum. İlk ağzımdan böyle bir kelime çıktığı için sesim pürüzlü çıkmıştı.
"Uyanmanı bekliyorum, saat 9'a geliyor." Dedi.
"Niye ya bu evde istediğim kadar uyuyamaz mıyım?" Verdiğim ters cevabı duymazlıktan gelerek üstümdeki yorganı açtı.
"Kalk kalk babanlar bekliyor."
"Neden? Haa kahvaltı vardı dimi!" Diyerek, yeni aklıma gelmişti.
"Seni bekliyorum, hadi." Diyip ayaklandığında,
"Sen geliyor musun?"
"Evet" dedi hiç düşünmeden.
"Dün işim var diyordun ne değişti saatler öncesinden?"
"Doktor vazgeçmemi istemiyorsan sus."
"Banane canım ben bahanemi hazırladım. İster gel ister gelme." Sanki kraliyet ailesindendikte köylülere ayıp olmasın diye yemeğe gidiyorduk. Çokta mühim değildi gelip gelmemesi.

"Hadi değiştir üstünü, aşağıda bekliyorum seni."
"Offf offf"
"Oflama" diyerek adımlarını kapıya yöneltti.
"Telefon! Telefonumun nerde?"
"Çantanda, en son çantanı nereye koyduysanda orada oluyor." Yüzünü hiç bana çevirmeden kapıdan çıkacakken söylemişti bunları.
"Dengesiz" dedim mırıldanarak. Kendi kendine konuşan bir insan değildim ama Ferhat insanın muhakeme yeteneğini geliştiriyordu. Daha doğrusu kendi kendine muhakeme yetegenimi.

Bağdaş kurup bir kaç saniye bekledim. Arabadaydı çantam. İnsan gibi çantanı araba unuttun telefonunda çantanın içinde dese ölmezdi herhalde dimi?
Neyse telefona bakarken iş konusunu açardım. Eve gidincede eşyalarımın devamını alırdım. Ayağa kalktığımda yatağımı toplama gereği duymadan lavobaya ilerledim.

Yüzümü yıkadım, sabah kalkınca rahatsız olduğum için dişlerimide fırçaladım. Zaten kahvaltı etmiyordum. Babamda iş konuşmak için bizi kahvaltıya çağırmış olabilirdi. Çünkü benim kahvaltı etmediğimi oda bilirdi. Yüzüme toprak tonları bir makyaj yaptım. Hemen lavobadan çıkıp bavulun başında bittim. En küçük yeri açtım. Evett içinde az buz kalmış Nar kokulu parfümü Zeliş akıl edipte koymuştu. Diğeri çantamdaydı çünkü. Ben bu adamı ya alarjiden öldürecektim yada alarjiden öldürecektim. Saçlarımı ise at kuyruğu yapmayı seçmiştim. Önlerimden perçemlerimi bıraktım.

Bavulu yerleştirmemiştim hâli ile bugün onuda halletmem lazımdı. İçinden,  çapraz bir şekilde tek omzumu kapatan ve göğsümün hemen altında biten bir üst, altımada siyah bol kumaş pantolonumu geçirdim. Ayakkabı olarak yanımda sadece siyah stilettolarım vardı. 8 santim topuk ile ayağımın acısını umursamadan yürüyecektim. Yani inşallah.

Küpelerim ile uyuduğum için kulağım acısada bunu dert etmedim. Çünkü yerde yatmıştım ve tüm bedenim ağırmıştı şuan kulaklarım dert edeceğim en son şeydi. Çantam eksikti oda arabadaydı. Odadan çıkıp dikkatlice aşağıya inmeye başladım.
Evden sesler gelmiyordu. Ya kahvaltı ediyorlardı yada çoktan etmişlerdi.

ARACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin