10. "KİLİT"

14 0 0
                                        

#HİKAYEDE GEÇEN KURUM KURULUŞLAR VE KİŞİLER TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR#

İyi okumalar değerli okurlar...

________________<3

Canavarlar hep dolabın içinde midir? Yatağın altında mıdır yada?
Hiç hayatınızda kendine canavar diyen biri ile tanıştınız mı?
...

Şeritlerde yol su gibi akıp geçerken düşüncelerim huzurlu olmama izin vermiyordu. Ferhata cevap vermeden apar topar odadan çıkıp aşağıya inmiştim. Zaten şimdide restarana gidiyorduk. Daha doğrusu benim için sırat köprüsü gibi uzun bir yolda azap çekiyordum.

Cevap vermemiştim, sorusuna hiç düşünmemiştim. Çünkü fikirlerim hiç değişmemişti. Hâlâ aynıydı. Değişmeyecektide.

Araba sol sapağa girdiğinde karşıdaki restoran görünmeye başlamıştı. Bir nevi dörtlü date gibi bir şeydi yaptığımız. Tabi o dörtlünün içinde sevdiğimiz insanlar olmalıydı zorla evlendiklerimiz değil.

Kemeri takmamış, yüzümü ona hiç dönmemiştim. Hafif bir fren ile durduğunda bana doğru uzanıp elini torpidoya attı.

Silahı çıkarıp kontrol etti.
Şarjörüne baktı,emniyetini açtı tam öne eğilip beline yerleştirecekken,
"Bari bugün taşıma silahı yanında, sadece bir yemek yiyecez ne olabilir ki?" Dedim kaşlarımı çatıp. Söylediğim şeyler ile durdu.

Bana baktı. Birde silaha baktı.
"Olmaz. Seni riske atamam." Dedi. Artist Ferhat Ulukan göreve açıktır.
Derin bir soluk verirken o ise silahını kemerine sıkıştırıyordu.
Arabanın kapısını açtığında bende çantam yerine sadece telefonu alıp arabadan indim. Makyajımı tazeleme gereği duymazdım. Yani eğer çok gerek olursa denizden kullanırdım.

Vale arabayı part etmek için Ferhat'ın yanına dolanırken ben restoranın büyük kapısının önünde bir kaç saniye bekledim. Gözlerimi 3 katlı olan ve lüks olduğu her açıdan belli olan restaurantda gezdirdim. Tabelası bile lükstü.

Ferhat yanıma gelip, benimle birlikte içeri adımladı. Rol icabı elini bel kıvrımıma attı.
Bir iki basamak çıkıp sensörlü kapıdan geçtik. Kapıda bizi karşılayan kadının yanına ilerlerken,
"Belin baya inceymiş" sol kulağıma gelen ses ile ona döndüm. İltifat etmişti değil mi o?Tabi o kadar sporu boşuna yapmamıştık. Hiç bozmadan,
"Senin belin baya kalın, malûm bir alet var ya hani!?" Silahın bahsederek Lafı çarpıp önüme döndüğümde,
"Emin ol belim değil aletim kalın, ve alet olarak silahtan bahsetmiyorum." Demesiyle kadının yanına vardık.

"Hoş geldiniz Ferhat bey, hangi masayı istersiniz..." Ferhatın cümlesi beynimde tekrar ederken yüzüm kıpkırmızı kalmıştı. O kadın ile bir şeyler konuşurken ben utancımdan yerin dibine girmeyi diledim. Kadın güler yüzle bana döndüğünde gülüşünde ufak bir aksama oldu.
"Siz, su ister misiniz Maral hanım?" Yüzüm çok mu kötüydü. Kendimi acilen toplamalıydım.
Ferhatın,
"Karım biraz rahatsızda, biz masaya geçelim orda hallederiz." Demesi ile beni belimden tutup yürütmeye başladı. Eğer o cümleyi yemek yerken kurmuş olsaydı muhtemelen boğulurdum. Kendimi gerçekten hemen toplamalıydım.

"Şöyle buyrun" Deniz bizim geleceğimizden bahsetmiş miydi acaba? Yada onlar gelmemişmiydi? Kadın Ferhatı nerden tanıyordu? Daha doğru soru benim adımı nerden biliyordu?

ARACIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin