#HİKAYEDE GEÇEN KURUM KURULUŞLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR KİŞİLERDE BU HAYAL ÜRÜNÜNE DAHİLDİR#
iyi okumalar değerli okurlar...
_______________<3
Sanki böyle, ufak bir umut ışığı yanar ya, dersiniz ki oldu başardım. Sonra bir bakarsınız o ışığı biri patlatmış. Sonra kafanızı bir çevirirsiniz elinizde bir bıçak. Sanki siz paylaşmışsını gibi. Ama bıçak ile patlamaz ki diyorsunuz, sonra tekrar bakıyorsunuz, bıçak meğer başkası içinmiş ve siz kendi inancınız ile umudunuzu öldürmüşşünüz...
Ferhatın ağzından çıkan isim tekrar savcıya dönmemi sağladı.
"Ben savcı Serkan Aslan, Maral hanım lütfen Ferhat Ulukandan uzak durun, ve yanımıza gelin." Ferhat asla benim koşarak onlara sığınacağıma ihtimal vermediği için bana dönmemişti bile.
"Savcı bey, ne bu üslup ne bu acelecilik sakin mi olsak ilk?" Sami Bey'in ardından babam devreye girdi.
"Atlas! Oğlum ne yapıyorsun indir o silahı!" Atlas babama bakmamıştı.
"Kim bana böyle bir iftira atıp ihbar etti?" Dakikalar sonra Ferhatın ağzından tek bir soru çıkmıştı ve bu soruyu direk savcıya bakarak sormuştu."Adını belirtmedi, bir kadın, Maral hanım lütfen zorluk çıkarmayın. Yanımıza gelin korkmanızı gerektirecek bir şey yok." Bu sefer Ferhatın bakışları bana döndü.
Gözlerimiz kesiştiğinde ben onun gözlerinde hiç bir şeyi okuyamıyordum. Ama o benim gözlerimde ne gördüyse bakışlarını benden çekmeden konuştu.
"Tabiki, ilk karımı sorgulayın, eğer dediklerinizi onaylarsa, beni kelepçeleyerek götürebilirsiniz." Bakışlarım yavaşça ilk Atlas ile sonra savcı ile buluştu."Maral hanım?" Ayağıma dikkat ederek sandalyemi aşıp küçük adımlar ile savcının yanına ulaştım.
"Yanlız konuşabileceğimiz bir yer var mı?"
"Tabi, şöyle buyrun." Ferhatın bakışlarını omuzlarımda hissediyordum. Annemdende bir haber yoktu. Savcı arkamdan gelirken ben adımlarımı mutfağa yönlendirdim. Arkamdan Atlasın,
"Arkadaşlar Ferhat beyide alalım ben giricem onun sorgusuna. Lütfen sizde yerlerinize oturun..." Diyerek konuşuyordu.Bir şansım vardı. Kurtulmam için son bir şans. Köprüden önce son çıkış. Herşeyi, herşeyi söyleyip kurtulabilirdim.
"Böyle buyrun." Mutfak kapısından girdiğimizde ada tezgahın yanında durduk.
"Maral hanım, Ferhat bey sizi burada zorla mı tutuyor?" İşte o soru. Bekledim. Bekledim. Korkum, boyumu geçiyordu. Gelinliğime sığmıyor taşıyordu.
"Hayır." Cevabını verdim.
Evet demeliydim ama, biliyordum.
"Bakın, gerçekten, korkmanıza gerek yok hiç bir şey yapamaz." Yapardı.
"Hayır." Dedim tekrardan.
"Maral hanım, lütfen doğruyu söyleyin." Savcı bey yada Serkan demeliyim. Oldukça ısrarcıydı bu konuda. Ve emindi.
"Ben kendi isteğim ile evleniyorum. Serkan bey, bu yalan haberi kimden aldınız acaba?" Derin bir nefes çekti içine.
"Kardeşiniz öyle düşünmüyor ama." Dedi eline beline atıp. Bir eliyle alnını sıvazlıyordu.
"Kardeşim çünkü, Ferhattan hoşlanmıyor ama gönül bu ferman dinlemiyor." Şuan kurduğum cümleler içi yüzümü buruşturmamaya gayret gösterirken,
"Son kez soruyorum Maral hanım. Zorla mı evlendiriliyor sunuz?"
Kahve gözlerinin dosdoğru içine bakıp sanki hayatım yalanmıs ve aşırı derecede kolay yalan söylermişim gibi büyük bir rahatlık ile cevapladım.
"Hayır." Bana Oscar az kalır.Bu sefer diğer elinide belline attı.
Tam o esnada içeriye Atlas girdi.
"Abla!" Siniri umarım geçerdi çünkü benden küçük birinin bana böyle sesini yükseltmesi beni sinir ederdi. Heleki bu kardeşimse. Ve umarım saygısını asla bozmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARACI
Fiksi Umumfail ve mağdur aynı kişi olamaz... Pis işlerine alet edilen kimsesiz bir doktor kaçırılırsa, fakat adamlar yanlış doktoru kaçırıp bunu sonra fark ederse ne olur? İş yaptığı adamın, en büyük müsterisinin kızını kaçırırsa?