Bölüm 20: Gözyaşı

490 52 24
                                    

Bölüm Şarkısı: HIM- The Funeral of Hearts

Koşar adım eve ulaşıp odamın kapısını sert bir biçimde çarptım. Annemin sorularını kilitlediğim kapının ardından duyabiliyordum ama hiçbirine cevap vermedim. Delilerin cevapları iinsanları tatmin etmezdi nasıl olsa. Masamın önündeki rahat sandalyeye geçip oturdum ve gereksiz bir boşvermişlikle ayaklarımı da sandalyenin üstüne koyup kollarımı etrafına doladım. Başımı dizime yaslamadan öncce masadan destek alarak sandalyeyi hafifçe döndürdüm ve düşünmeye başladım. Tüm bu olanlar benim hayal ürünüm müydü, yoksa sadece bir kısmı mı? Jean-Pierre kimdi, öyle biri var mıydı?

Annemin meraklı sesi çoktan kesilmişti ve orada öylece ne kadar oturduğumu bilemez hale gelmiştim. Yerimden kalkmaya karar verdiğimde ayaklarımın sızladığını fark ettim ve belime giren ağrıyı görmezden gelip kilitli kapının kilidini sessizce açtım ve hafifçe araladım kapıyı. Gözlerim koridorun boşluğuna dalıp gitmeden hemen önce fark ettiğim tek şey havanın çoktan kararmış olduğu ve koridorun sonsuz bir sessizlikte kaybolup gittiğiydi.

Ayaklarımı sürüye sürüye merdivenlere kadar ulaştım ve alt kata inip annemin yanına gittim. İlk kez onunla konuşmak için böylesine bir çaba harcıyordum.

"Derin.." dedi mor halkalarla süslenmiş gözlerini hüzünle gözlerime dikerek.

Cevap vermeden karşısında koltuğa geçip oturdum. Uzun süre konuşmadan öylece baktık birbirimize. Karşımda gördüğüm solgun yüzü özlemiştim, inkar etsem de yalan söylesem de özlemiştim işte.

"Anne," dedim mırıldanarak. "Ben şizofren miyim?"

Yerinden kalktı ve yanıma gelerek kollarını bana doladı ve boynuma yasladığı yüzünden dökülen gözyaşlarını hissettim bedenimde. Ağlıyordu, annem ağlıyordu ve soruma cevap vermemişti.

Hafifçe geri çekildiğinde tek elinin tersiyle gözündeki yaşı gelişigüzel sildi ve umutla parlayan gözlerini ısrarlı bir hevesle gözlerime dikti. "İyileşeceksin."

"Evet," dedim. "İyileşeceğim."

Aldığı onaydan mutlu olduğu her halinden belli oluyordu ama daha fazla bir şey demeye de cesaret edemedi. Ben de cesaret edememiştim zaten fazlasına.

"Uyumak istiyorum" dediğimde kafasını anlayışla salladı ve son bir kez daha sarılmak için hamle yaptığında geri çekilmedim. Aksine ben de ona sıkıca sarılmıştım. Ayrıldığımızda ağlamamak için birbirine kenetlediği dudaklarının soluklaştığını fark ettim ve onu daha fazla üzmemek için odama döndüm.

Kapıyı kilitler kilitlemez siyah sırt çantamı alıp elime geçen birkaç kıyafeti, pasaportumu, önemli günler için ayırdığım paralarımı ve işime yarayacak her türlü ıvır zıvırı büyük bir dikkatle çantaya sıkıştırdım. İşim biter bitmez dolabın en karanlık köşesine ittim çantamı ve yatağıma geçip gözlerimi kapattım. Uyumak istiyordum ama peşimi bırakmayan sorularım buna asla izin vermediler.

Gecenin ilerleyen saatlerinde tek bir defa kapımın kolunun çevrildiğini hissettim fakat gelen her kimse kilitli olduğunu anladığında daha fazla zorlamadan uzaklaşmıştı oradan. Başımın altında birleştirdiğim kollarım uyuşmaya başladığın sessizce yerimden doğruldum ve saatin iki olduğunu görüp hızlıca üzerimi değiştirdim. Uzun kollu rahat bir bluz altına da kot pantolonumu giyip saçlarımı at kuyruğu yaptım ve dolabın karanlığında kaybolup gitmiş çantamı sıkıca kavradım.

Sessizce kilidi açtım ve parmak uçlarımda hareket ederek dış kapıyı araladım , ayağıma geçirdiğim spor ayakkabıların rengine dahi bakmadan dışarı süzüldüğümde yanımda getirdiğim cekete minnettardım. Hava fazlasıyla serindi. Koşar adım bahçeyi geçtiğimde telefonumda kayıtlı taksi duraklarından birini arayıp bir taksi istedim. Neyseki beş dakika bile geçmeden gelmişti yaşlı taksici.

PİYANİSTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin