Bölüm 25: Perde

470 46 25
                                    

Bölüm Şarkısı: The Wanted-Show Me Love (Piano Cover)

Güneş çoktan tepede yerini aldığında başımı pencereden hafifçe uzaklaştırdım ve burnumun camda bıraktığı ize baktım.

6 aydır gördüğüm aynı sabit manzara, aynı sessizlik ve aynı boş hislerle gerisin geriye döndüm ve yatağıma oturdum. Yavaşça açılan kapı odanın sessizliğinde minik bir delik açabilmişti neyseki.

"Günaydın.."

Genç kız yatağımın başucuna ulaştığında ona cevap vermeyeceğimi bildiğinden artık pek de sıkılgan olmayan bir tavırla oturdu yanıma.

"Seni ziyaret etmeye gelmiştim."

Hafif çekik göz yapısı, biçimli dudakları ve uzun sarı saçları vardı. İsmini daha önce hiç söylememişti ben de sormamıştım. Kimin umrundaydı ki birkaç harf?

Dizimin üstünde duran elimi avcunun içine aldı ve nazikçe sıktı. Burada olduğunu anlamadığımı sanıyordu ya da herkesin anlattığı bir kaçık olduğumu belki de.

İsimsiz sarışın kız buraya geldiğimden bu yana benimle arkadaş olmaya çalışan tek kişiydi. Kimse benimle arkadaş olmaya çalışmadı demek biraz haksızlık oldu sanırım ama altı aydır kimseyle konuşmadığım için insanlar bu çabadan vazgeçeli uzun zaman olmuştu.

Nasıl konuşulduğunu unutmamak için bazen kendi kendime konuşuyordum odada fakat kimseyle iletişim kurmuyordum. Suçluyordum onları. Ben deli değilim diyordum içimden. Bunlar buuradaki ilk günlerimdeydi. Onlardan intikam almak istiyordum ama daha çok kendimden intikam alıyordum sonunda.

Sonunda vazgeçtim onlara derdimi anlatmaya çalışmaktan. Evet, ben bir deliyim. Kim ne derse desin. Deliyim. Deliyim. Deliyim..

"Tek bir kelime edemez misin bana?"

Kız bunları hüzünlü bir ses tonuyla söylemişti ve beni önemsediğine dair bir kıpırtı uyandırmıştı soğumaya yüz tutan kalbimde.

Başımı kaldırıp yüzüne baktım ve onun neden burada olabileceğini düşündüm her gün yaptığım gibi. Dışarıdan bakıldığında hiçbir sorunu yoktu. Gözlerini kıstı ve pencereye yöneltti o masum bakışlarını. Derin bir iç çekti ve yerinden kalkıp birkaç tur yürüdü fazla geniş olmayan odada.

"Beni burada zorla tutuyorlar," diye mırıldandı. "Yaptığım küçük bir hatanın bedeli bu."

Tekrar yerine dönüp oturduğunda içini dökmeye başlayacağını düşünmüştüm ama yine sessizliğe bürünmüştü. Buradaki çoğu kimse gibi değildi. İnsanlar deli olsun ya da olmasın konuşmayı severlerdi. Eskiden ben de severdim ama artık sevmiyordum.

"Arkadaş olabiliriz diye düşünmüştüm," dedi uzun bir bekleyişin ardından. "İstemiyorsan seni rahatsız etmem."

O kadar kırılgandı ki cümleleri, acıyı ve yalnızlığı tatmıştım orada. Kendi duygularımı bir yana bırakıp başka birini önemsedim tekrar. Son altı aydır kendim dışında birini ilk kez önemsiyordum. Normalleşiyor muydum yoksa yeniden anormalleşiyor muydum karar veremedim.

Yerinden kalkıp kapıya yöneldiğinde bakışlarımla takip ettim onu. Dur demek istiyordum, kalmasını istiyordum ama onunla nasıl konuşmam gerektiğini bilemiyordum.

Hızlıca yerimden kalkıp ona yetiştiğimde beni fark etmemişti bile. O denli emindi bugün de çabasının boşa gittiğine.

Kapı kolunun üzerindeki elini tuttum, beni fark edince nazikçe gülümsedi.

PİYANİSTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin