Sımsıcacık, kahverengi, beyaz düğmeli mantomu giyinip yerin, bembeyaz örtüsüne ayak basıp, dışarıya çıktım. Kendimi hemen yere attım. Kart kurt eden sesler, sevinç duygularımı coşturuyordu.
Fakat bu sevinci evin arkasından çıkan tanıdık bir ses bozdu. Evin arkasına koşarken, ayakkabımdan çıkan, kart kurt sesler odağıma verdiğim ilgiyi öldüremiyordu. Olayın olduğu yere bakındım. Dedem karlarla birlikte aşağıya düşüyordu, amcamda öyle. Kesinlikle elim kolum bağlı duramazdım. Hemen yanlarına atladım önlem almadan. Ama... ama kahretsin: Çeşme taşları !
Bayılmışım. Gözlerimi açtığımda etrafımda onlarca adam görüyordum. Gözlerimi açtığımı görünce herkes aralarında,
-Hele şükür açtı gözlerini, diyorlardı.
Aptal aptal bakındım.
-Burası neresi ?
Onlarda aptal olduğuma inandı. Sesli sesli güldüler. Kaldırıp doğrulttular beni. Ve sonrada polisi çağırdılar. Polislerden biri yanıma gelip çikolata uzattı elime.
-Al bunu, dedi. Sana birkaç soru sormamı ister misin ?
İçim geçmiş ki,
-Ha ? Dedim.
-Neyse, dedi. Sen çikolatanı ye.
Gittiğinde olay soruşturma ekibine,
-Çocuğun psikolojisi çok kötü bozulmuş, dedi.
Bu sefer yanıma psikoloji doktoru geldi. O bana sordu.
-Küçük, dedi. Olay nasıl yaşandı söyler misin ?
Sorudan beş saniye sonra cevabını verdim.
-Herşey ısınmam için başladı, diyerek başladım cümleye. Dedem ve amcam odun almaya, buraya geldiler. Bende sıkılıp dışarı çıkmıştım. Bir anda buradan bir ses duyup buraya geldim. Baktım dedem ve amcam, şuracıkta düşüveriyor. Bende peşlerinden giderken sanırım bir taşa, başımı çarptım. Zaten sadece onlar vardı hayatımda. Onlarda giderse vay benim halime. Gerisini hatırlamıyorum, diyerek bitirdim cümleyi.
Düşündüler, bakındılar, taşındılar ve sonunda karar verip şu cümleler döküldü ağızlarından:
-Sen evine git...
Sözlerini kestim.
-Hayır, dedim. Olmaz, ben burada duracağım ve amcamla dedemi bekleyeceğim.
Arkasındaki kişi doktora "Tamam de" anlamında başını salladı.
-Peki, dedi. Sen öyle istiyorsan, olsun o zaman.
Gece yarılarına kadar, kurt sesi, ayı sesi demeden bekledim. Biliyordum ki, eğer korkarsam herşeyi berbat ederdim. Ama gece ve kar soğuğu, iliklerime işlemişti. Açık olan pencereden battaniye alıp üzerimi örttüm. Üzüldüğüm şey üşümem değildi, sakın yanlış anlamayın. Dedem ve amcamdı. Nolur üzme kendini dedeciğim...
Ertesi gün, derenin şırıltısı ile uyandım. Kalktım ve dedemden ve amcamdan kalan izlere iyicesine baktım ve kendi kendime söylendim,
-Nolur beni yalnız bırakmayın. Kimim kimsem yok. Tek umudum sizlersiniz, diyerek.
Tatilciler kayaklarıyla kayıyorlardı kahkaha atıp. Bende isterdim amcam ve dedemle kaymayı. Ama kader böyle değilmiş ne yapalım.
Burada durmak bana birşey kazandırmıyordu. Bunun için otele gittim ve kiraladığımız evime girdim. Dedemsiz ve amcamsız çok sessizdi ev. Bazen hayallerini görüyordum. Korkuyordum bazen de çıkan tıkırtılardan.