16

486 118 85
                                    

(yeonjun-soobin)

sapık piç: geçtin mi beomgyuya

soobin: şimdi girdim daha
ne meraklısın lan sen

sapık piç: ne var ya.
edemez miyiz merak
YASAK MI GELDİ

soobin: sana ciddi ciddi yasaklar mı getirsem

sapık piç: HAYIR
ben her sözünü dinlerim ki
🙏🏻🙏🏻🙏🏻🙏🏻🙏🏻🙏🏻
hiç gerek yok yasağa
BALIM

soobin: yavşak piç
1-2 saatliğine kayboluyorum şimdi
avel avel davranma
dikkat et

sapık piç: tamam😔😔😔😔

**

"Kiminle yazışıp duruyorsun sen?" Beomgyu elindeki bardakları masaya bırakırken sordu. Soobin telefona daldığını tam o an fark etti ve telefonu kapatıp koltuğa bırakırken omuz silkti. "Aeri yazmıştı da ona bakıyordum." neden gerçeği gizlemeye çalıştığını kendisi de bilmiyordu. Onu geride tutan bir şeyler vardı. Ayrıca bu konularda sessiz ve kapalı kutu olan biriydi yani Yeonjun'la evlenmediği sürece muhtemelen kimsenin ondan haberi olmayacaktı. Evlenme gibi bir planı da yoktu. Bu durumda onu gizlemeye devam edebilirdi.

"Senin şu çocuktan haber yok mu?" Beomgyu'nun sanki düşüncelerini okuyormuş gibi bir anda sorduğu sorusu tüylerini diken diken ederken kafasını iki yana salladı. "Onu bunu bırak da geçen gün ağzın yüzün yamuktu da sormadın hiçbi şey. Anlatırsın diye bekledim ama anlatacağın yok resmen. Öt bakalım."

Beomgyu'nun yüzü gergin bir hal aldı ve bir anda afalladı. Bu soruyu beklemediği aşikardı. "Eve dönerken yolda sarhoş bir grupla tartıştım da, kavga ettik işte." ikisi de birbirinden habersiz birbirlerine yalan söylüyordu ve oyunlarını iyi oynuyorlardı çünkü ikisi de birbirinden şüphelenmiyordu. 

"Daha kaç kere sakin kalmanı söyleyeceğim sana Beomgyu. Dalaşmasana kimseye." onun için endişeleniyordu. Göstermiyor olsa da Beomgyu dışında kimsesi yoktu. Kızlar vardı ancak Beomgyu onun bir nevi ailesi gibiydi. Onunla beraber büyümüştü ve her daim koruyup kolladığı tek kişi Beomgyu'ydu. Başına bir şey gelmesinden elbette ki endişe duyuyordu. 

Beomgyu gülümsedi ve uzanıp Soobin'in yanağını sıktı. "Merak etme anne kendimi koruyorum ben." Bu yaptığı Soobin'in huysuzca homurdanmasına neden oldu. "Cips yok mu ya?" diye sordu asık suratıyla. "Yok ama gidip alırım hemen."

Soobin'in bir şey söylemesine fırsat vermeden apar topar ayağa kalktı. "O kadar da önemli değil oğlum otur boşver." Soobin'i dinlemedi ve ayakkabılarını giymekle uğraştı bir süre. "Gelirim hemen merak etme." son sözü bu oldu ve çıkıp gitti.

Bu sırada Soobin ise oturma odasına baktı ve homurdandı. "Hiç toplamıyor da evi. Ben de olmasam ormana dönecek içerisi." kalkıp televizyon ünitesinin üzerine yığılmış CD ve dosyaları masaya aldı. Her birini teker teker ayırıp eski yerlerine yerleştirecekti. Ayırmaya başladığı sırada evin aslında en toplu alanının bu ünite olduğunu idrak etti ve gözlerini devirdi. Beomgyu her zaman dağınık biriydi bu yüzden artık şaşıramıyordu.

İş yaparken bir yandan da kendi kendine rastgele bir şarkı mırıldanmaya başladı. Sesinin güzel olduğunu düşünmüyordu ama ne zaman bir şeyler mırıldansa Beomgyu'nun övgülerini kazanıyordu. Gülümsedi. "Yani sıçıp şuraya bırakmadığın kalmış oğlum." 

CDleri düzenleyip ait oldukları yere yerleştirdikten sonra masaya döneceği esnada uçta duran defterlerden birine çarptı ve defterlerden biri yere düştü. Düşmesiyle içindeki bir yığın kağıdın yere saçılması da bir oldu. Eğilip söylene söylene farklı yerlere saçılmış kağıtları topladı teker teker.

talk slow • yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin