"Arkadaşlarına haber verdin mi sen? Endişelenmesinler." belindeki havluyla odada bir şeyler ararken konuştuğunda, arkasında ona kitlenmiş olan Soobin'den haberi dahi yoktu. "Verdim." dedi Soobin şaşkınlıkla. Yeonjun'u ilk kez ve ani bir şekilde yarı çıplak görüyordu. Belindeki o havlu parçası olmasa yarı bile diyemeyecekti. "Senin omzunun arkasında dövme mi vardı?" Yeonjun biraz uzağında olduğundan dövmenin tam olarak neye benzediğini kestiremiyordu ancak orada bir şeyler olduğunu görebiliyordu.
Yeonjun'un kıkırtısını duydu. Çok geçmeden saçlarından damlayan sularla Yeonjun hemen karşısında dikilmeye başladığında bir anlığına gözlerini kaçırdı Soobin. "Balık dövmelerine bak." dedi Soobin'in vücudunu işaret ederek. Ardından Soobin'e arkasını döndü ve dövmesini gösterdi.
Aynı dövmeden Yeonjun'un omzunun arkasında da vardı. Soobin şaşkınlıkla aralanmış dudaklarıyla ayağa kalkıp dövmeye yakından baktı. Eli istemsiz öne uzanmış, Yeonjun'un dövmesinin üzerinde gezinmişti. "Beraber mi yaptırdık bunları?" diye sordu. Yeonjun'un ilk zamanlar neden dövmelerini sorduğunu şimdi anlıyordu. "Evet. Siyah olan seni beyaz olan da beni temsil ediyordu." aynı dövmeler olsa da Yeonjun'da çok daha iyi duruyorlardı.
Elini geri çekti. Yeonjun da ona doğru döndü. Bu sırada eli Soobin'in kolunda gezinmeye başladı. Birkaç saniye sonra dövmelerinden birinin üzerinde durdu ve bakışlarını Soobin'e çıkardı. "Bunu bana sen çizdirmiştin." dedi oldukça hoş görünen çiçeği göstererek. "Ne anlama geliyor?" kendi dövmelerini bir başkasına soruyor olmak garip hissettirmişti. "Beni benzettiğin çiçekti. Herkeste olan bir dövme istemedin bu yüzden sana beni hatırlatan çiçeği benim çizmemi istedin."
Yeonjun'un dudak kenarlarının yukarı doğru kıvrılışını izledi an be an. İşaret parmağıyla dövmenin üzerini okşuyordu. Ardından Soobin'in arkasına geçti ve karnını tutarak geriye doğru çekip vücutlarını birleştirdi. Eli bu kez omzuna çıktı. Hemen karşılarındaki duvarda bulunan dev aynadan izliyorlardı birbirlerini. "Bu omzundakini de bizzat bana yaptırdın. Elime daha önce hiç iğne falan aldığım olmamıştı yani. Kendimi bir anda koltukta senin üzerinde buldum."
O gülerken Soobin kızarıyordu. "Sapık piç." dedi homurdanarak. "Benden aşağı kalır yanın olduğunu düşünme sakın." Yeonjun'dan aldığı karşılıkla somurttu. "Vücuduna sevdiğin ve senin için anlam ifade eden şeyleri kazımayı seversin. Birkaç tanesi hakkında şüphen vardı." cümlesi bittiğinde gülümsedi ve Soobin'in omzuna küçük bir öpücük bıraktı.
Yaptığı her şey haberi olmasa da Soobin'i etkiliyordu. Özellikle de temasları. Ancak Soobin bunların kendisini ne zaman etkilemeye başladığını tam olarak kestiremiyordu. Gözünü açıp kapadığı anda kendini Yeonjun'un hemen dibinde bulmuştu sanki.
O düşüncelerinde kaybolduğu sırada arkasındaki sıcaklık yok oldu. "Gidip giyinsem iyi olur geç kalacağız yoksa."
"Nereye geç kalacağız?"
"Sürpriz."**
"Piknik mi yapacağız?" kendi sesindeki aşırı hevesten rahatsızlık duyduğu için bir anda sustu ve etrafına baktı. Yeonjun kocaman gülümsemesiyle izliyordu onu. "Harika bir manzara bulmuşken kaçırmayalım dedim."
"Romantik bir adammışsın."Yeonjun kahkaha attı. "Bunu şimdi mi söylüyorsun yani?"
"Havalanma da yürü hadi, salak herif."Soobin'in yanında kumlarda yürümeye başladı. Bu sırada sanki bebeği ilk adımlarını atan bir ebeveynmiş gibi her dakika Soobin'in fotoğraflarını çekiyordu. "Ne yapıyorsun?"
"Şurada dur fotoğrafını çekeyim."Soobin'i durdurup istediği yöne döndürdüğünde beklemesi için işaret yaptı ve fotoğrafını çekti. "Dur bir tane daha." Soobin her kıpırdadığında Yeonjun'dan aynı şeyi duymaya başladığı için kaşlarını çattı. "Yeonjun eline kağıt kalem alıp öyle çiz bir de istersen."