29

454 103 54
                                    

yeonjun

Söylemem gereken şeyler olduğunun farkındaydım. Ancak o böyle huzurla uyuyorken ağzımı açıp tek bir cümle bile sarf edesim gelmiyordu içimden. Mışıl mışıl uyuyorken üzerine örttüğüm ceketime sarıldı iyice. Sözde evine bırakacaktım. Yaptığım tek şey arabada uyuyakalan bedenini uzun uzun izleyip her bir zerresini aklıma kazımaya çalışmaktı sadece. Yeterince bilmiyormuşum gibi ezberlemeye çalışıyordum tüm hatlarını. Benlerinin yerini, gamzesini.

Bunu sürekli yapıyor olduğumun farkındaydım. Bir yanım durmam gerektiğini söylüyorken öteki yanım sadece yapmamı söylüyordu. "Yedin bitirdin beni." ne zaman uyandığını bilmediğimden bir anda konuştuğunda apar topar koltuğuma geri yaslandım. "Gelmişiz."

Üzerindeki ceketi arka koltuğa bırakıp bana döndürdü vücudunu. İnip gitmesini beklemiştim ancak bir şey bekliyormuş gibi yüzümü izlemeye başladı. "Ne oldu?" diye sordum merakla. "Canını sıkan şeyi söyle de bitirelim bunu." gözlerimi kaçırdım. Söylemek istemiyordum ki.

"Bir şey yok güzelim gerçekten." inandırıcı gözükmeyi umarak bakışlarımı ona döndürdüğümde tek kaşı havalandı ve şüpheyle yüzüme baktı. "Bugünkü halin neydi o zaman öyle?" güldüm. "Sensiz kalınca beyin fonksiyonlarım duruyor o yüzdendir." ne söylersem söyleyeyim ciddi ifadesiyle bakmayı sürdürüyordu.

Elim onun eline doğru indi ve parmaklarını avucumun arasına alıp tuttum. Bunu yapıp yapmama konusunda endişelerim olsa da o an umursayamadım. Ciddi ifadesi fark etmediğimi sansa da bir anda yumuşadı ve bakışları ellerimize indi. Elini çekmiyor, öylece tutmama izin veriyordu. Gülümsedim. Onu böyle izliyor olmak ruhumda bir şeyleri iyileştiriyordu sanki.

Arabanın içi sessizlikle sarmalandığı sırada, ellerimizi havalandırıp tam elinin üzerine küçük bir öpücük kondurdum. İçinin gittiğini öyle açık görebiliyordum ki. Beni her şeyden habersiz sanıyordu ancak gizleyemiyordu kendini.

"Ufacık bir öpücükle uysallaştın." diyerek güldüm ve bir öpücük daha bıraktım. Ancak bu seferki eline değil de yanağınaydı. Yumuşacık derisi dudaklarımın altındayken, biraz daha yana kaydırdım dudaklarımı. Dudağının tam kenarına bıraktım öpücüğü. Öncekilerin aksine biraz daha uzun tuttum bu sefer. Boştaki eli sanki bunu beklermiş gibi omzuma tutundu aniden.

"Rahat dur." dedi güçsüzleşen haliyle. İnatlaşmak ve bana karşı ciddi gözükmek istiyor olsa da öper öpmez yummuştu gözlerini. "Duruyorum zaten." bir kez daha öptüm. Konuştuğum ve söylediğim birbirine uymuyordu ve bunun onu delirttiğini biliyordum. Omzumdaki eli enseme kaydı. Parmakları saçlarımla oynamaya başlamıştı bile. Yumduğu gözlerini açıp biraz geri çekildi. Gözlerimin ta içine baktı. Sanki ruhumu görüyormuş gibi bakıyordu bana.

"Eğer bir şey varsa ve bana söylemiyorsan döverim seni." güldüm. "Tüm söyleyeceğin bu kadar mı? Yoksa başka bir şey var mı?" gözlerini devirip etrafına baktı. Camdan dışarıyı izliyor, bir şey arıyormuş gibi bakınıyordu. Birkaç saniyenin ardından bana döndü yeniden. Bu sefer tuttuğum eli de elimden ayrıldı ve ensemdeki elinin yanına yerleşti. Artık iki eliyle de oynuyordu saçlarımla. Öyle huzurlu hissettiriyordu ki buracıkta uyuyabilirdim saatlerce.

Bedenini biraz daha döndürdü ve yüzünü iyice yaklaştırdı bana doğru. Bakışları gözlerim ve dudağım arasında gidip geldi. En sonunda beklediğim şeyi yaparak öptü beni. Elim beline yerleşti anında. Dudakları aceleden uzak öpüyordu dudaklarımı. Sıcak dilini ağzımın içinde hissederken, elim tişörtünden içeri kayıp sırtında daireler çizmeye başladı. Huzurdan ölünseydi tam şu an can vereceğime emindim.

talk slow • yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin