soobin
"En sevdiğin anılarımızdan birini anlatsana." dedim karanlık göğü izlerken. Yıldızlar tıpkı bir inci kolye gibi görünüyordu buradan bakıldığında. Sırayla dizilmiş birer birer parlıyorlardı. Her gece aynı manzarayı görüyor olsam da sanki her an daha bir başka büyüleniyordum. Hislerdendi belki de. Her gün bir öncekinden daha farklı hissederek bakıyordum onlara.
Başımın altındaki kolu hafifçe kıpırdandı ve bedenini bana döndürdükten sonra beni iyice çekti kolları arasına. Sevilince gelen sakinleşme denen şeyin gerçekliğini onun kolları arasındayken kabulleniyorum sanırım. Tüm o hırçınlıklarım onun sıcaklığını çevremde hissettiğimde yok oluyor sanki.
Düşüncelerim saçıma bırakılan öpücükle bölündüğünde gözlerimi yumdum ve gülümsedim hafifçe. Birinin yanında böylesine huzurlu olunabildiğini öğreniyor olmak beynimi garip bir şoka sokuyor. Aşkın can acıtmadan da yaşanabileceğini öğreniyorum aynı zamanda. Yeonjun pek çok şeyi öğretiyor bana. Yorulmadan, sıkılmadan, inatla devam ediyor başladığı şeye.
"Bir düşüneyim," dedi neşeli sesiyle. Benimle ilgili şeylerin ona artık acıdan çok mutluluk verdiğini görebiliyorum ve bu beni de mutlu ediyor. En çok o hak ediyor mutluluğu. En çok onda güzel görünüyor mutluluk denilen şey. "Yağmurun altında öpüşmüştük bir kez." gözlerim kapalı dinliyor olsam da gülümsediğini hissedebiliyordum. Bana da bulaştı sanki, gülümsedim.
Kemikli elleri saçlarımın arasına daldı yumuşak hareketlerle. Tutamların arasında dolanırken okşamaya başladı bir yandan. İyice mayışıp kollarımı beline sardım. Başımı ise göğsüne yasladım. Kalp atışları ninni gibi geliyordu kulağıma. Sıcacıktı bedeni. "Kavga etmiştik sanırım ve sen haklıydın." diye devam etti konuşmaya. Ateşböceklerinin sesi arka fonda güzel bir ortam oluşturuyordu. Huzurdan ölebilirdim.
"Sonra konuşuruz diyip çıkıp gittin kafeden. Deli gibi yağmur yağıyordu. Seninle küs olmak içimi inanılmaz huzursuz ediyordu bu yüzden peşinden geldim. Konuşuyorduk ama öyle güzeldin ki, öptüm bir anda. Sen de kızgınlığını unutmuş gibi sarıp sarmaladın beni. Çok huzurlu hissetmiştim."
Gözlerimi açıp ona baktığımda göz göze geldik ve gülümseyerek dudağımı öptü. İçim gidiyordu her hareketine. "En sevdiğin anı kavga anısı yani?" dediğime gülerken bile gözlerini ayırmadı üzerimden. "Yağmur altında öpüşmek romantikti bir kere." eli belime indi ve bulunduğu yerde daireler çizmeye başladı. Bıraksalar yıllar boyunca burada onunla uyuyabilirdim.
"Yeonjun," diyiverdim birden. Beynim hiç düşünmeden dudaklarımı aralamıştı sanki. Merakla baktı gözlerimin içine. "İyi ki bulmuşsun beni." bunu bekliyormuş gibi gözleri doldu bir anda. Gülümseyerek bakıyordu ancak bakışları gözlerimden kalbime iniyormuş gibi hissettiriyordu. Bulunduğum yerden biraz yukarısına ittirdim bedenimi. Ardından dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum.
Nefes almak ve nefes almak farklı şeylerdi. Bu da yeni öğrendiğim şeylerden biriydi. Öylece uzansam da, otursam da, hiçbir şey yapmasam da nefes alıyordum evet. Ancak onun yanında olduğum, kolları arasında sarmalandığım ve dudaklarını dudaklarımda hissettiğim zamanlar nefes almak daha da farklılaşıyordu. Asıl o zamanlar yaşayıp, soluklandığımı hissediyordum.
"Asıl sen iyi ki bulmuşsun beni." dudaklarımızım ayrılışından neredeyse bir dakika kadar sonra konuştu. Gözleri hala dolu dolu bakıyordu bana. "Sen olmasan bu Yeonjun olmazdı." gülümsedim. "Hangi Yeonjun olursa olsun severdim." yalan değildi. Her bir kelimemi bastıra bastıra, gerçekten bunu kast ederek söylemiştim. Gülümsedi ve dolu gözlerinden bir damla yaş düştü yanağına. Elim benden bağımsız uzanıp sildi yanağını. Bunu yapmamla elimi tutup çevirdi ve avuç içimi öptü yaş yüzünden ıslanan dudağıyla.