''Michael, yardımına ihtiyacım var...'' son kez kafasını bana çevirdiğinde, bilincim tamamen kapanmıştı.
~~~
Gözlerimi açtığımda bir yatakta yattığımı fark ettim. Etrafı bulanık gördüğüm için üst üste bir kaç kez gözlerimi kırpıştırdım. Koluma bağlı serumu fark ettiğimde ve diğer kolumda ki acı sızıyı hissettiğimde yorgunca kafamı yastığa daha çok bastırdım.
''Sonunda uyandın.'' dedi bir ses.
Kafamı güçlükle kaldırdım, tabii ki de bu ses Louis'den başkasına ait değildi. Büyük bir oda da olduğumuzu o anda fark ettim, bir hastane odası değildi bir otel odasıydı ben ise büyük bir çift kişilik yatakta yatıyordum, koluma serum bağlanmış diğer kolumda ki kurşunun alındığını belli eden bir kaç ameliyat malzemesi baş ucumda duruyordu. Camlar boydan boya uzanıyor ve odanın içini ışıkla dolduruyordu.
Louis ise elleri cebinde büyük camlardan hareketli şehri izliyordu, kafasını bana çevirmeden bir kez daha konuştu.
''Tüm gece uyandırmaya çalıştık seni.''
Kafam da ki cevapsız sorular daha çok artarken, Louis'nin ''çalıştık'' demesiyle, daha da karıştı.
Bana doğru döndüğünde kısık ve şiş gözlerimle onu inceledim, ilk defa eşofman takımı giydiğini görmem beni şaşkına uğrattı. Çünkü genelde takım elbisesi üzerinden çıkmazdı. Ama bu şaşırmam gereken en son şey bile değildi.
Bana doğru ilerlerken, boş gözler ve düz bir surat ifadesi dışında hiç bir şey yoktu. Bu alışık olduğum bir şeydi ama neden benden bir cevap bekliyormuş gibi baktığını anlamlandıramıyordum.
Yanımda ki komodin de duran sürahiden su doldurdu ve bana doğru uzattı. Buna şaşırmıştım çünkü normalde asla böyle bir şey yapmazken bana yardımcı oluyordu fakat bunu yaralı olmam dışında başka bir şeye bağlamadım, en azından bağlamak istemedim. Yatakta yavaşça dikelir konuma gelirken, suyu bir dikişte içtim. Suyu içene kadar boğazımın kuruduğunu fark etmemiştim.
Louis, karşımda duran tekli koltuğu yatağa yaklaştırdı ve oturdu.
''Neredeyiz?'' dedim, sesim o kadar kısıktı ki sanki tekrar konuşursam tüm boğazım alev alacaktı. Bu sırada dün yaşananlar beynimde oynamaya başladı, benim, s çığlık atışım ve Louis'nin çığlığım yüzünden acı çekmesi... Cevaplanmayan bir çok soru vardı aralarından en büyüğü ise buydu.
''Bir oteldeyiz, benim otelim.'' dedi oldukça tok bir sesle.
''Neden eve gitmedik?'' dedim tek elimle gözlerimi ovarken.
''Freddie'nin bunları görmesini istemiyorum.'' dedi kafasını eğdi, düşünceliydi. Ama düşünceleri iyi yönde değildi bu belliydi.
''Bana olanları açıklayacak mısınız, Bay Tomlinson?''
''Asıl sen açıkla Harry, dün gece yaptığın şeyde neydi? Dürüst olacağın konusunda söz verdin.''
Kafamı salladım, şaşkınlıkla ''Ben de bilmiyorum, ne yaşandığını anlamadım. O adamlar kimdi ve ya neden bizim peşimizdeydiler.''
''Bundan bahsetmiyorum, Harry. O çığlıktan bahsediyorum.'' dedi ayağa kalkmıştı.
Neyden bahsettiğini çok iyi biliyordum ve bir cevap beklediğini de fakat ben bile bilmiyordum ki cevabı.
Louis, kafasını geriye attı yorgunca şakaklarını ovdu ''Harry, bak dün yaşanan her şey benim özel hayatımla ilgiliydi ve sen buna tanık olduğun için seni uyarmadan geçemem, bunu evde ki kimse bilmeyecek. Anladın mı?''

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fireside | Larry Stylinson
FanfictionOMEGAVERSE Borçlarla başı dertte olan Harry bir barda kafayı bulduğunda iyilik meleği olarak nitelendirdiği mavi gözlü ünlü iş sahibi WereCrop'un CEO'su Louis Tomlinson onu kurtarır. Tek sorun bu kişinin eski erkek arkadaşının milyarder olan eski al...