Selina dudaklarını büzdü ve bana soğuk bir şekilde baktı. "Kontratınızı imzaladıktan sonra detayları öğreneceksiniz" dedi ve kapıyı yüzüme kapatıp beni kapının eşiğinde yalnız bıraktı.
~~~
Ertesi sabah 4:30'da uyandım -muhtemelen gerekenden biraz daha erken ama bu işi şansa bırakamazdım. Sonraki bir saatimi duşta, saçlarımı düzelterek, kıyafetlerimi ütüleyerek ve üzerimde tek bir saç teli ya da toz zerresi olmamasına özen göstererek geçirdim çünkü bugün hayatımı değiştirecek olan işimin ilk günüydü ve mükemmel olmalıydım.
Hazırlıklarımın son yarım saatini volta atarak ve pencereden dışarı bakarak, Selina'nın bahsettiği arabayı beklerken tırnaklarımı yememek için tüm gücümle kendimi zorlayarak geçirdim. Saatler 5:59'u gösterdiğinde siyah bir arabanın yavaşça ön tarafa yanaştığını gördüm ve tam 6:00'da arabanın kapısını açabilmek için neredeyse uçarak dairemden çıkıp merdivenlerden aşağı indim.
"Hımm" dedi Selina, ben arka kapıya ilerlerken saatine bakarak. "Saat tam altı. Biraz nefes nefese kaldın ama en azından buradasın."
"Üzgünüm," dedim, bir tutam saçımı kulağımın arkasına sıkıştırıp emniyet kemerimi bağlarken. "Burası kötü bir mahalle, o yüzden dışarıda beklemek istemedim."
Selina cevap vermedi. Sürücü arabayı kaldırımdan çekti ve caddede ilerlemeye başladı.
"Önce avukatla kontratınızı imzalamak için duracağız," dedi Selina, buruşuk yüzünde bir nebze tiksintiyle pencereden dışarı bakarken sesi düzdü. "Sonra, zamanının çoğunu geçireceğin çatı katındaki daireyi gezeceksin. Sanırım eşyalarınızı toplamak için eski evinize dönmenize gerek kalmayacak."
Dairemi ve içindekileri düşündüm.
"Şey, orada bazı kıyafetlerim ve eşyalarım var-"
"İşvereniniz size ihtiyacınız olan her şeyi sağlayacaktır: kıyafetler, tuvalet malzemeleri, kitaplar ve ihtiyaç duyabileceğiniz veya isteyebileceğiniz diğer her şey. Geri dönmeniz gereken duygusal eşyalarınız yoksa, zamanınızı ve enerjinizi böyle bir taşınma için harcamanızı tavsiye etmem."
Boynumdaki küçük gümüş madalyonu tutarak başımı salladım. O madalyon sahip olduğum tek duygusal şeydi ve her zaman boynumdaydı. O dairedeki diğer her şey yanabilirdi, umurumda bile değildi.
"Pekâlâ" dedim.
Araba yolculuğunun sonraki birkaç dakikasını tam bir sessizlik içinde geçirdik. Selina pahalı şehir arabasının arka koltuğunda tam karşımda oturmasına rağmen bir kez bile camdan başını çevirip bana bakmadı. Yine de bunun beni etkilemesine izin vermedim; kurt adamların egemen olduğu bir dünyada insan olarak büyümek beni bu tür bir muameleye hazırlamıştı. İnsanları eşit gören pek çok kurt adam vardı ama bizi aşağı bir ırk olarak görenlerin sayısı daha da fazlaydı. Selina'da muhtemelen onlardan biriydi.
Şoför sonunda arabayı, kapısının üzerinde "Ben Brown, Esq." yazan, büyük cumbalı pencereleri olan kahverengi bir binanın önünde durdurdu. Selina tek kelime etmeden arabadan indi ve kapıya yöneldi -ben de aynısını yaptım, o pirinç tokmağı ile kapıya vururken arkasında durdum.
Birkaç dakika sonra kapı açıldı ve genç bir kadın bizi içeri aldı. Ofis maun ve yanmış kahvenin hastalıklı bir karışımı gibi kokuyordu ve ürkütücü derecede sessizdi. Ne Selina ne de kadın tek kelime etti; kadın sadece kapıyı arkamızdan kapattı ve kısa bir koridorun sonundaki yarı açık bir kapıyı işaret etti ve içeri girdiğimizde devasa bir ahşap masanın arkasında oturan yaşlı bir adam vardı.
Uyuyordu.
Selina yüksek sesle boğazını temizledi ve adamın karşısındaki sandalyeye oturdu, adam hâlâ uyanmayınca da hızla masanın altına bir tekme attı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fireside | Larry Stylinson
FanfictionOMEGAVERSE Borçlarla başı dertte olan Harry bir barda kafayı bulduğunda iyilik meleği olarak nitelendirdiği mavi gözlü ünlü iş sahibi WereCrop'un CEO'su Louis Tomlinson onu kurtarır. Tek sorun bu kişinin eski erkek arkadaşının milyarder olan eski al...