Ne tür bir aile bir bakıcıya bu kadar iyi ödeme yapardı ki?
~~~
Birkaç saat sonra yepyeni kıyafetlerimle evin önüne geldim. Telefonu almamla eve varmam arasında geçen sürede, sadece acil durumlar için kullandığım kredi kartımı çıkardım ve aileyi etkilemek için yeni bir şeyler almaya koştum. Sadece şık bir gömlek, özel dikim bir pantolon ve mokasen ayakkabılardı ama dağların arasındaki devasa malikânenin önüne geldiğimde ve kapıdaki kuyruğu gördüğümde yeni kıyafetleri satın almış olduğuma sevindim. İşi alamamam ve iade etmem gerekmesi ihtimaline karşı sakladığım kıyafetlerin etiketlerinin gizli olduğundan emin olmak için iki kez kontrol ettim.
Park edip patikadan ön girişe doğru yürüdüğümde ve elimde özgeçmişimle sıraya girdiğimde kalbim çarpmaya başladı.
Bakıcılık için gelenlerin sadece konağa girmekle kalmayıp, yüzlerinde üzgün ve yenilmiş ifadelerle dışarı çıktıklarını fark ettiğimde kalbim daha da çarpmaya başladı. Çok güzel ve genç görünen bir kız, elinde buruşturulmuş özgeçmişiyle dışarı çıkarken yanaklarından yaşlar süzülüyordu.
İşveren bu zavallı sırada bekleyenleri mülakatları sırasında ağlatacak kadar korkunç muydu?
Sıra kısaldıkça ve yavaşça içeri doğru ilerledikçe boğazımda bir yumru oluştuğunu hissettim. Evin içi, koyu Tudor tarzı lambri kaplamaları ve gıcırdayan ahşap zeminiyle şaşırtıcı derecede güzeldi. Ön fuayede büyük bir çift merdiven vardı ve iş için gelenler isimleri okunduğunda buraya çıkıyorlardı -bir taraftan heyecanlı ve kendinden emin bir şekilde yukarı çıkarken, diğer taraftan görüşmelerinden sonra yenilmiş bir şekilde aşağı iniyorlardı.
"İsim?" dedi bir kadın sesi önümden. Kafamı kaldırdığımda gri saçlarını sıkı bir topuz yapmış yaşlı bir kadın gördüm. Yakası sonuna kadar iliklenmiş koyu mavi bir elbise giymişti ve üzerinde yeni ütülenmiş gibi görünen temiz gri bir önlük vardı. İnce dudaklarını düz bir çizgi halinde bastırarak bana bakarken beni tedirgin ettiğini söylemeye gerek yoktu.
"Harry Styles," dedim, sesimin baskı altında biraz çatladığını hissederek.
Kadın kendi kendine bir şeyler mırıldandı ve elindeki panoya bakarak adımın yanına bir tik işareti koydu.
"Sen insan mısın?" dedi, bana biraz iğrenmiş bir bakış fırlatarak. Başımı salladım. "Pekâlâ. Otur bakalım."
Diğerlerinin oturduğu alana doğru yürüdüm, genelde bu iş için kadınlar gelmişlerdi ve erkeklerdense 2-3 kişi vardı. Hızlıca ilerledim ve köşedeki pelüş koltukta bir yer buldum, sessizce oturdum ve kafamda mülakat sorularına vereceğim olası yanıtları düşündüm.
Düşüncelerim birkaç dakika sonra orta yaşlı bir kadının histerik bir halde koşarak merdivenlerden inmesiyle bozuldu. "O küçük bir canavar!" dedi, gözyaşları buruşuk yüzünden aşağı akıyordu. "Bunca yıllık mürebbiyelik hayatımda hiç ama hiç bu kadar zalim bir küçük şeyle karşılaşmamıştım."
Kadın dışarı çıkarken oda sessizliğe büründü, ardından bekleyen kişiler daha onları yukarıda bekleyen şeyin buna değmeyeceğine karar vermiş olmalıydı. Diğer birkaç kişiyle birlikte ben de risk almaya karar verdim; çocuğun davranışı ne olursa olsun bu işe gerçekten ihtiyacım vardı. Gönüllü olarak çalıştığım yetimhanedeki çocuklar beni kesinlikle seviyorlardı, zor olanları bile ve bu çocuğun da iyi tarafını bulabileceğimden emindim.
Görüşme sıramın gelmesini beklerken saatlerce orada oturdum ve sonunda, güneş batarken ve ben pelüş koltuğa gömülürken, kendimi istemsizce uyuklarken buldum. Bundan önce ki gece yaşadıklarım beni umduğumdan daha yorgun düşürmüştü.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fireside | Larry Stylinson
FanfictionOMEGAVERSE Borçlarla başı dertte olan Harry bir barda kafayı bulduğunda iyilik meleği olarak nitelendirdiği mavi gözlü ünlü iş sahibi WereCrop'un CEO'su Louis Tomlinson onu kurtarır. Tek sorun bu kişinin eski erkek arkadaşının milyarder olan eski al...