kenan'ın şampiyonlar ligindeki ilk golünü atmasının şerefine kenan yıldızlı bir bölüm 🥰🥰🥰 başarıları daim olsun bebişimin 🧿🧿
(bölüme başlamadan önce!!! https://vt.tiktok.com/ZS2xSbf7L/ bu videoyu izlemediyseniz hemmen bir bakın çünkü bölümdeki 1 adet şakayı anlamama ihtimaliniz vardır efenim)
enjoyy ve bolllca yorum yapın (baismin az olduğu bölümleri de sevin nolur 😭😭)
-
ismail, barış alper'i öpemiyordu.
bu kadar geniş bir arkadaş grubunda bu tarz özel anlar yaşamanın ne kadar zor olduğunu o ana kadar anlamamıştı ismail; kerem ve dilara senelerdir neler çekmişti acaba, merak ediyordu. ne zaman barış alper'le yalnız kalacak olsalar, ne zaman belki biraz yakınlaşacak olsalar ya birisi "kanka ne yeriz?" diye sormak için odaya giriyor, ya da içerde kopan bir gürültüden dolayı ayrılmak zorunda kalıyorlardı. hatta bir sefer yalnız kalma şansı buldukları odaya şarj aleti almak için giren cengiz çıkmadan önce "lütfen mercimeği fırına vermeyin." dediği için utançtan birkaç saat ne birbirlerinin ne de cengiz'in suratına bakamamışlardı.
sonuç olarak ismail, barış alper'i öpememişti ama öpemedikçe de içindeki arzu büyüyordu. neyse ki gündemleri son zamanlarda biraz doluydu da barış alper'i ve dudaklarını düşünmek hariç şeyler de yapıyordu.
"kağıdı da aldın dimi ismail?" diye sordu cengiz arabaya biner binmez. araba sabahtan beri güneşin alnında beklediği için döşemeler falan öyle bir yanmıştı ki vücudunun kıyafetle örtülü olmayan her parçasını değdirdiğinde 'cos' sesi gelecekmiş gibi hissediyordu ismail. temmuz ayının tam ortasındalardı haliyle, hava ne kadar sıcak olabilirse o kadar sıcaktı antalya'da.
"aldım, aldım." diyerek cebindeki kağıdı çıkarıp ona uzattı ismail, ardından da irfan can'ın eline tutuşturduğu anahtarı kontağa takıp çalıştırdı ve direkt klimayı açtı.
cengiz kağıdı inceleyip sırıtırken ismail az önce çıktıkları evin kapısını gözledi arda ne zaman gelecek diye. cengiz'in almancı kuzeni kenan geliyordu bugün, havaalanına onu almaya gideceklerdi üçü ama arda'nın sabah heyecandan kahvaltı yapmadığını öğrenince özge onu son anda bir köşede kıstırmış, kendi yaptığı kurabiyelerden yemesi için zorlamıştı. zaten az sonra da arda elinde iki kurabiye, yanakları şiş şekilde çıktı evden, arabaya doğru ilerlerken hala ağzındakini çiğniyordu yavaş yavaş.
arda kurabiyeleri avcunun içine sabitleyip boştaki eliyle üstünü silkeledikten sonra bindi arabaya, ismail el frenini çekip park yerinden çıkmak için direksiyonu çevirirken "afiyet olsun paşam." diye takılmadan edemedi ona, arda dikiz aynasından ismail'le göz göze gelince gülümsedi tatlı tatlı.
kenan, cengiz'in teyzesinin oğluydu; almanya'da doğup büyümüştü ama her sene yazın hiç değilse bir iki haftalığına antalya'ya gelirlerdi ailecek. tabi çocukluklarından beri durum böyle olduğu için tayfanın da bir üyesiydi haliyle, özellikle de yaşıt oldukları için arda'yla çok iyi anlaşırlardı. kenan bu sefer anne babası olmadan yalnız başına gelecekti, bu da bir iki gece teyzesiyle eniştesini görmek için cengizlerde kalsa da sonradan ardalarda kalması demek oluyordu, öyle mesajlaşıp anlaşmışlardı, onun için heyecanlıydı arda bu kadar.
"ismail abi, peçete var mı?"
ismail kapının gözündeki kutudan bir mendil uzattı arda'ya. dikiz aynasından gördüğü kadarıyla arda elinde kalan kurabiyeleri peçeteye sarıyordu. arda'nın ne yaptığını fark edince "yemeyeceksen bana ver lan." dedi cengiz kafasını arkaya uzatarak, çocuk cengiz'in ona uzanan ellerini ittirdi.