kereme fazla sövmeyin bebisler vallahi cok tatlı biri ve herkesin iyiliğini istiyo
enjoyy ve yorum yapın 🫶🏻🫶🏻
-
ismail uyandığını anladığı anda gözlerini kapatıp kendini tekrar uyumaya zorlasa da uykuya geri dalamadığı için el mecbur kalktı. yandaki yatakta barış alper hala uyuyordu, onu da uyandırmamak için parmak uçlarına basarak çıktı odadan. zaten ne zaman böyle tayfayla bir araya gelseler ilk ismail uyanırdı hep, birkaç dakika evde boş boş takıldıktan sonra da sıkıldığı için kahvaltıyı hazırlamaya başlardı, o işi de bedavaya getiriyorlardı yani. bu kez de öyle olacağını düşünmüştü ismail ama su içmek için girdiği mutfakta kerem'i öcü gibi kapıya bakarak dikilirken bulmayı beklemediğinden yerinde sıçradı.
"hass—" derken baş parmağını ağzına sokup yukarı doğru ittirdi korktuğu için. "lan napıyorsun amına koyayım sabah sabah dikilmişsin zebani gibi?"
ismail ne kadar şaşırmışsa kerem de o kadar etkilenmemiş görünüyordu. hatta ilk geldiğinde onu özellikle kapıya bakarken gördüğü için içinde sabahın bu saatinde onu beklediğine dair saçma bir düşünce oluşmuştu. "ismail." diye ona seslendi kerem ama gözleri ona bakmıyor, ismail'in omzunun arkasında bir yere bakıyordu. ismail korkmaya başlamalı mıydı acaba?
"ne ulan ne?"
kerem ismail'in bir saniye daha uzun sürse onu mutfağa kitleyeceği kadar uzun bir süre sessiz kaldı hala ismail'in arkasındaki o noktaya bakarken. sonra gözlerini nihayet ona çevirip "nasıl geçti dün geceniz ismail?" diye sordu. yine ne saçmalıyordu acaba, ismail meraktan ölecekti.
"kerem iyi misin lan? bak bana." kerem'e doğru yürüyüp yanağına şöyle okkalı bir tokat patlattı.
kerem acıyla bir çığlık atarak yanağını tutarak geri çekildi aceleyle. "noluyor be?!"
"sana noluyor esas özürlü? cin mi kaçtı içine, korku filminde miyiz? ne bu haller, ne olmuş gece? gerizekalı mısın gece hep beraberdik ya lan!"
kerem hala yanağını tutarken abartılı bir şekilde göz devirdi. mutfaktaki küçük beyaz kare masadan sandalye çekerek ismail'e dönük bir şekilde oturdu ve suratında komik bir ifadeyle "sen neler yapıyorsun peki, okul falan?" diyerek dün ismail'in barış alper'e söylediği lafları taklit etti ses tonunu değiştirerek.
derdinin ne olduğunu daha önceden nasıl anlayamamıştı ismail, ona yanıyordu. gece derken de barış alperle aynı odada yatmalarını falan kastetmişti herhalde, kafasında neler döndüğü belli olmuyordu ki. aynen o da göz devirip "benim sesim öyle değil." dedi buzdolabına yönelirken.
buzdolabından çıkardığı şişeyi dudaklarına değdirmeden ağzına diktikten sonra su içerken kafasında filtrelediği kerem'in sesi tekrar doluştu kulaklarına ismail'in. "...utanmadan bir de yemekte flörtleşiyorsunuz, gece aynı odada kalıyorsunuz. bana gelince 'sonra' oluyor ismail efendi. anlat bakalım, derdin neymiş?"
buzdolabını kapatırken "kıskandın mı lan?" diye sordu kerem'e gerçekten hesap verme zamanını hiç değilse biraz öteleyebilmek adına. mutfak tezgahına ilerleyip kettle'ı aldı ve musluğun altına koyup su doldurmaya başladı içine. bu bağrış çağrışa herkes çok geçmeden uyanırdı, en azından çayları demlense fena olmazdı yani.
"neyini kıskanayım amına koyduğum? benim zaten inanılmaz güzel bir ilişkim var." diye cevap verdi kerem bilmiş bilmiş, hemen sonrasında da ismail'in yaptığı şeyi fark edip "çay mı yapıyorsun?" diye sordu. "kettle'la yapma, çaydanlığın altına koy suyu. barış öyle sevmez."