8

185 25 34
                                    

eveet bu bölümümüzde birkaç çift üzerinden 'mutlu aşk var mıdır' konusunu işliyoruz efenimm

şey gibi oldu radyo sunumu gibi NOGMSPFG iyi geceler değerli kent dinleyenleri kaybedenler kulübü burası...

ENJOYYY ve yorum yapınn 🌸🌸

-

günler birbirini kovalarken kendisini konforlu bir rutinin ortasında buldu ismail. sabah kalkıyor, bazen kahvaltı için bazen daha sonrasında tayfanın yanına gidiyor, arkadaşlarının canı o gün hangi aktiviteyi yapmak isterse onlara uyuyordu. çoğu zaman bu aktivite sahile inmek veya birinin evinde toplanıp sıkıntıdan telefon şarjları iki kez bitene kadar pineklemek olsa da arada sırada paraşütle atlamaya gitmek falan gibi ekstrem fikirler de ortaya atılıyordu ama kerem'in "bende kalp var." tarzındaki söylemleriyle vazgeçiliyordu. bu esnada ismail de halinden mutluydu hani, arkadaşlarıyla vakit geçiriyordu ama daha da önemlisi sürekli barış alper'le birlikteydi; nereye otururlarsa barış alper yanına oturup kolunu omzuna atıyor, kulağına sadece ikisinin bildiği şeyler fısıldıyordu. bir şaka yapınca önce ismail'e bakıyor, bir iş dağılımı olacaksa ismail'in grubunda oluyordu. bir yandan da flörtöz lafları durmadan devam ediyordu, ismail her seferinde salak gibi sırıtıyordu bileğindeki akuamarin taşlı bilekliğiyle oynayarak.

haliyle kerem hariç tayfadan birkaç kişinin daha (özellikle de kızların) dikkatini çekmişti bu yakınlaşmaları ama kimse iğneleyici bir şey demiyor, sadece arada ismail'le göz göze geldiklerinde kaşlarını alaycı bir şekilde oynatıyor ya da ismail fazla uzun süre barış alper'e bakakalınca "ismail evin yanıyor." tarzı şakalar yapıyorlardı. ismail halinden memnundu yani, son zamanlarda epeyce halinden memnundu.

sırtındaki gitarıyla hepsinin önünde yürüyen ferdi'nin önderliğinde sahile doğru yürüyorlardı o gece, plan da zaten bizzat ondan çıkmıştı. ferdi'nin esas amacı gitar çalarak orada onlardan başka herhangi birileri, özellikle kızlar olursa onların ilgisini çekmekti ama havanın önceki günlere göre biraz daha serin olması planını bozmuştu ki sahile vardıklarında deniz kenarında yürüyen bir çift hariç ortalıkta pek de kimse görünmüyordu.

kendilerine uygun bir yer bularak yanlarında getirdikleri battaniyeleri kumun üstüne serip oturdular çember şeklinde, barış alper hemen ismail'in yanında yerini almıştı ama olağandışı olan şey bu değildi. olağandışı olan şey dilara'nın kerem'in yanına oturmamasıydı.

her zamanki gibi alışkanlıktan ötürü herkes kerem'in yanını es geçmişti oturmak için, orası dilara'nın yeriydi çünkü, hep öyle olmuştu. ama sonra dilara bir yandaki cengiz'e "cengiz, yer değiştirelim mi ya?" diye sorunca cengiz suratında garip bir ifadeyle ona onay verip kerem'in yanına geçmek zorunda kalmıştı.

ismail kerem'e baktığında onun, umursamıyormuş gibi görünmeye çalışarak üzerinde oturduğu battaniyeyi düzelttiğini gördü ama battaniye çoktan düzdü, dolayısıyla kerem'in ne kadar umursadığı da epey belli oluyordu.

barış alper'e yanaşıp dirseğini çocuğun bağdaş kurduğu dizine koydu ismail ve ağzını eliyle diğerlerinden gizleyerek "kavga mı ettiler ya?" diye sordu fısıldayarak. tabiki ismail onların kavga ettiğini çok görmüştü, lise zamanlarında üç öğün kavga ettiklerini bile hatırlardı ama hep beraber büyüdükçe, olgunlaştıkça bu kavgalar azalmıştı, hatta ismail uzun süredir böyle konuşmamalı kavga ettiklerini hatırlamıyordu bile. yemekte ne yiyecekleriyle ilgili tartışır, birkaç saniye birbirlerine surat asarlardı; sonrasında dilara her ne istiyorsa onu yaparlardı işte, son zamanlardaki rutinleri buydu.

barış otururken kirlettiği ellerindeki kumu silkelerken "hmm, tartıştılar gelmeden." diye cevapladı onu, kimleri kastettiğini hemen anlayarak. ismail de kendi ağzını kapatan elini indirip çocuğun ellerindeki kumu temizlemeye çalıştı parmak boğumlarından. "biraz ciddi gibiydi, küsmüşler herhalde."

antalya | baismHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin