0.3

828 83 46
                                    

'Ya senin benden istediğinden ne? Sana hiçbir şey yapmadım farkındaysan?' dedim bağırarak. Artık sabrım taşımaya başlıyordu ve o da en çok bundan zevk alıyordu. Kafasını yana yatırıp gülümsedi ve kulağıma doğru eğildi, 'seni sinir etmek hoşuma gidiyor sarı.'

Saçlarımı karıştırıp geri çekildiğinde anlık bir titreme hissettim. Umarım soğuktandır dedim kendi kendime. Kerem ise hızlıca yanımıza geldi diğerleriyle,aralarında ki en iyi çocuk buydu sanırım. Döneminin birincisi olmasına şaşmamalı.

'Gerçekten Barış adına özür dilerim. Çok berbat bir tanışma yaşadık ama bunu düzeltebiliriz? Kerem ben.' Elini uzattı gülümseyerek. On kilometre uzaktan baksanız yine samimi bir tavrı olduğunu düşünürdünüz. Aynı şekilde ona gülümsedim ve elini sıktım.

'Semih,' arkama dönüp Arda'ya baktım ve öbür elimle onu işaret ettim, 'buda Arda.' Kerem başını hafifçe salladı sonra gözlüğünü düzeltip arkasına döndü. 'Bu Altay,' dedi diğer kıvırcığı göstererek, eliyle onun yanındakini gösterdi, 'bu Kenan' ve en son Barış'a geldi. 'Bu da Barış Alper.'

'Tanıştığıma memnun oldum Kerem,' iğneleyici bir ses ile Kerem'in adını bastırarak söyleyince Alper bana dönüp kaşlarını kaldırdı. Kerem ise saçlarımı karıştırıp 'sen ne tatlı bir şeysin ya,' dedi.

Bu hareketleri çok samimi gelmişti, arkasında duran Altay birden Kerem'in omzuna elini atarak yalandan öksürdü. Kerem ise kafasını onun göğsüne yaslayıp göz devirdi. Çekingen bir sesle konuştu, 'Altay benim sevgilim bazen biraz kıskanç olabiliyor. Kusura bakma.' Yargılamamdan korkuyor gibi bir hali vardı.

Yargılamazdım,zaten yargılanacak bir şeyde değildi. 'Çok tatlı duruyorsunuz,boy farkı falan,' sonunu gülerek söylediğimde ikisi de güldü. Öksüren Arda ile ona döndüm, kaşları ile gidelim işareti yapınca tamam anlamında gözümü yumdum.

'Beraber oynayalım mı?' Kenan'ın masum bir sesle sorduğu soruya hayır diyesim gelmemişti. Kafamı sallamamla Arda ayağıma vurdu uyarırcasına yaptığına omuz silktim ve yerde ki topu aldım. Çimlere doğru ilerlerken gerçekten üşüdüğümü hissettim, zaten ıslak üstüm kurumak yerine soğuğu daha da içine çekerken boşta ki kolumla öbür kolumu ısıtmaya çalıştım.

İşe yaramadı doğal olarak,tek istediğim hasta olmamaktı. Babamdan onu uğraştırdığıma dair azar işitmek istemiyordum. Diğerleri de yanıma geldiğinde Altay konuşmaya başladı. 'Bi ara benimde voleybol geçmişim olmuştu,bakın şimdi ortaokulda hoca beni smaçör yapmak istemişti boyumdan ama bir görseniz hiçbir şey yapamıyorum. Takımda da torpilli bir kız vardı bana sırnaşmaya çalışan Kerem bunu kıskanıp takıma girdi bi şekilde. O benden kat kat iyiydi ama boyu yüzünden bunu pasör yaptılar. Bi gün eğlencesine maç yapacaktık o kız geldi yine böyle saçımla oynuyor,koluma giriyor. Allah'tan aynı takımda olmadık sonra işte Kerem buna smaç vurdu, pasördü ama nasıl hızlı vurdu görmen lazım. Kızın burnu kırılınca kız başladı ciyaklamaya o sırada da benim revire götürmem için elini boynuma falan sarıyor. Kerem bunu görünce tuttu beni kolumdan spor odasına götürdü dedim ne yapıyorsun birden dudağıma yapıştı.'

Kerem son dediği cümle yüzünden utanırken Altay onun şakağına öpücük kondurdu, 'böyle işte sonra ikimizinde voleybol kariyeri başlamadan bitti. İyi ki de bitmiş.' Kerem ona sarılıp kurduğumuz yuvarlağa geçerken Barış konuştu, 'Sen Semih? Sen nasıl başladın voleybola?'

Derin bir nefes aldım. 'Annem gençliğinde voleybolcuymuş,ona özenirdim küçükken. Fotoğraflarını, maç videolarını falan saatlerce izlerdim.Voleybolla içli dışlı büyüdüm yani. 5. sınıfta ise hocamız okul takımına aldı. O günden beri oynuyorum.'

Herkes anladığını belirten sesler çıkarınca kafamı salladım usulca. 'Hadi başlayalım,' diyerek sert olduğunu düşündüğüm smacı Arda'ya yolladım.

Yüzünü buruşturması da sert olduğunu belli eden cinstendi. Önümüzdeki iki saat böyle geçti,Arda'yı annesi aradığında bana oynamaya devam edebileceğimi kendisinin eve gittiğinde bana yazacağını söyledi. Onun için endişelensem de sorun olmadığını söyleyerek gitmişti. Kerem uykusu geldiğini Altay'a söylediğinde Altay elindeki topu hemen bırakıp Kerem'i eve götürmeye başlamıştı. Kenan ise onların peşine takılmıştı.

Barış'la yalnız kalmak son istediğim şey iken zaten gitmem gereken saati çoktan geçtiğini fark etmiştim. Üstüne üstlük donuyordum resmen,sırt çantamı omzuma taktım ve parkın çıkışına doğru yürümeye başladım.

'Semih! Bekle bi dakika!' Bağıran Barış'a döndüm sabır çekerek. Koşarak yanıma geldiğinde,bi kaç dakika soluklandı bende o sırada kollarımı göğsümde birleştirdim. 'Ne var?'

Önce yüzümü inceledi, gözlerimde haddinden fazla oyalanınca öksürdüm yalandan. O da birden gözlerini kırpıştırıp ceketini çıkararak bana uzattı. Gülüşüme engel olamadım, 'hayırdır vicdana mı geldin? Aptal bir pembe dizi mi çekiyoruz?'

Sabır çekti kendince, 'benim yüzümden hastalanma diye,yoksa banane senden.' Göz devirerek ceketi aldım ve giydim. Aramızda ki cüsse farkında ona tam olan ceket bana oversize durduğunda güldü. 'Sevimli gözüküyorsun.'

Teşekkür ederek arkamı döndüğümde daha dördüncü adımımda tekrar adımı seslendi,sabır dileyerek döndüm. 'Ne var Allah'ın belası?'

'Gözlerin çok güzel.' diyerek tersi tarafa döndü ve eli cebinde adımlamaya başladı. Yaşadığımız saçma anlar yüzünden dumura uğrattığı benden haberi olmadan sokağın sonuna ilerledi.

BalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin