1.3

550 58 19
                                    

'Neden bu kadar uzattın ki işlemi? Karekökleri çarpsan çıkardı direkt. Hadi tekrar dene bakalım.'
Kitabı Mustafa'nın önüne ittirip geriye doğru esnedim. Yarım saattir kantinin semsert bankalarında matematik çözüyorduk. Götüm uyuşmuş gibi hissediyordum.

Mustafa çözerken masanın öbür tarafında ki bankta oturan Barış'a baktım, göz göze gelince kafamı yana yatırıp güldüm. Öğle arasından beri çalışıyorduk ve antrenmanı olmasına rağmen bir dakika bile yanımızdan ayrılmamıştı.

'Semih spor odasına bekliyor Arif hoca. Toplar şişirilecekmiş.'

Yanıma gelen Arda ile gidip gitmemek arasında kalsam da Mustafa gitmemi söylemişti. Tüm sayfayı çözüp sonrasında bana kontrol ettirdi zaten, hep böyle yapıyorduk. Ayağa kalkıp ikisinin üzerinde gözlerimi gezdirdim. Barış Mustafa'ya öldürecek gibi bakıyor,Mustafa ise korkuyla göz temasından kaçınarak bulunduğu yere siniyordu.

'Şimdi gidiyorum ben,sizde uslu uslu oturun konuşun. Eğer geldiğimde hâlâ böyle olursanız ikinizede küserim.'

Arkama dönmeden önce Barış'a öpücük attım,bu hareketime gülüp önüne döndü. Arda'nın peşinden ilerlerken arkama dönüp oldukları tarafa baktım. Barış elini Mustafa'ya uzatmış bir şeyler diyordu. Yüksek ihtimal birbirleri ile tanışmaya karar vermişlerdi.

Mutluydum. Mustafa'yı kısacık bir sürede çok sevmiştim ve Barış'ın da onu sevmesini istiyordum. Bu benim için çok iyi olurdu.

•••

Hiçte iyi olmazdı. Resmen dışlanıyordum şu an. Barış ve Mustafa çok iyi anlaşmışlardı,hatta Mustafa'nın Barış'ı daha çok sevdiğini bile düşünüyordum.

Öğle arasından sonra bile teneffüslerde üçlü gezmiştik resmen. Mesela futbol konusunda çok iyi anlaşmışlardı. Biri Beşiktaş biri Galatasaray'lıydı fakat orta yolu bulmuşlardı. İkiside yemek yemeye bayılıyordu,en çok yemekler ile ilgili konuşuyorlardı zaten.

Barış elini parmaklarımın arasından geçirmişti, Mustafa'nın omzuna da elini atmıştı. Sokak lambalarının aydınlattığı karanlık sokakta dakika başı birbirimize gülüyorduk.

Barış daldığımı anlamış olacak ki elimi sıkıp bıraktı. Kafamı çevirip gülümsedim. Sonbaharda olmamıza rağmen aşırı sıcak olan hava yüzünden ceketimi çıkartıp omzuma attım.

İlerde gördüğüm dondurma dükkanı ile resmen gözlerim parlamıştı. Açık olması ise tamamen şansımızaydı. Ceketimi Barış'ın yüzüne fırlattım ve koşmaya başladım.

'Dondurmacıya son gelenin kanı kurusun!'

Barış ceketimi Mustafa'ya fırlatıp koşarken Mustafa ise 'şike' diye bağırarak koşuyordu. Kafamın arkama dönük olmasından dolayı önümde ki taşa takılıp düşmekten son anda kurtulsam da ilk gelen bendim.

Barış ise benim kadar şanslı olmamış olacak ki o taşa takılıp yere yapışırken gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Yapabilirsin Semih. Gülme,sevgilin o senin. Mustafa benim tam aksime yarıla yarıla gülerken ikinci gelen o olmuştu.

'Barış!' diye seslendim, kafasını kaldırınca ise konuşmaya devam ettim. 'Beş saniye içinde buraya yetişirsen gün bitmeden önce, çok seveceğin bir sürprizim var sana.'

Anında ayaklanıp yanımıza yetiştiğinde güldüm ve küçük dükkanın içine adımladım. Hepimiz dondurmalarımızı alıp dışarı çıktık ve sahile adımlamaya başladık.

O gün tamamiyle anlamıştım. Barış Alper'siz bir gelecek düşünemiyordum.

BalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin