13. Durgun

397 31 1
                                    

Her kese merhaba!

Kısa da olsa vakit bulup yazdım yeni bölümü.

Umarım beğenirsinizz.
Tüm oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum.

Hadi bolca fikirlerinizi belirtin<3

Sabah olduğunda yoğun bir baş ağrısıyla kalkmış, kısa bir duş alıp haftalar sonra her kesin aynı sofrada oturduğu bir kahvaltıya başlamıştık. Her kes sessizdi. Normalin aksine yavaş bir şekilde yapıyordum kahvaltımı. Dünden beri hiç bir şey yemediğim için açtım ama uzun zamandır doğru düzgün yemek yemediğim için midem almıyordu.

Gözlerin üzerimde olduğunu hissediyordum. Özellikle de Ali'nin.

Ege abim dışında her kese kırgındım. Arslan ve Tuna abimin günlerce eve gelmemesi, Ali'nin yaptıkları içimde onlara karşı büyük bir mesafe oluşturmuştu. Tüm olanlara rağmen yine de enerjik ve iyi görünmeye çalışıyordum.

"Börek çok iyi, bundan da ye." diyerek tabağıma börek koydu Ege abim. Gülerek "Sayende şişman olacağım abi. Felaket şişman hem de." dediğimde Ege abimin diğer tarafında oturan Ali elindeki çatalı tabağa bırakıp tok sesin etrafımızı sarmasına izin verdi. Yutkundum.

"Her halinle dünya güzelisin, merak etme sen." Gülümseyerek uzanıp yanağından öptüm ve tabağıma bıraktığı börekten bir kaç ısırık aldım. Diğerlerinin bakışlarından kurtulmak için elimden geldiğince kahvaltımı hızlı bitirmeye çalışıytım. Her zamankinin aksine Ali'nin yanında ve Arslan abimin solunda değil, onlarla yüz yüze gelmemek için en uzak köşede Ege abimin yanına oturmuştum.

Arslan abimin, "Sizi ben bırakacağım okula, bitirdiyseniz kalkalım." dediği an, rahatsızlıkla kıpırdandım. Araba... Ali... Arslan abim... Aynı ortamda olmak, her şeyi daha da ağırlaştırıyordu. Birkaç saniyeliğine o masadan kaçmak istedim, ama kaçış yoktu. Her şey öylece devam etti, kimse fazla bir şey söylemedi, ben de söylemedim. Hiçbir şey olmamış gibi kalktım yerimden, çantamı alıp kapıya yöneldim. Ali de sessizce takip etti beni.

Arslan abim şoför koltuğuna yerleştiğinde Ali'ye verdirdiğim sözü unutup arka koltuğa geçtim. Yanında oturmak istemiyordum, geriliyordum. Ali'nin öne oturmasını beklerken sol kapıyı açıp yanıma oturdu. Kısa bir anlığına bakışlarım ona döndüğünde dolu gözleriyle karşılaştım. Kalbim sızladığında yumuşamamak için hızla gözlerimi ondan çekmiştim. Araba yola koyulduğunda sessizlik bir duvar gibi üzerimize çöktü yine. Ne Arslan abim bir şey söylüyordu ne de Ali. İçimden bağırmak geldi, "Niye böyleyiz?!" diye, ama ne fayda... Camdan dışarı bakmaya başladım, sanki dışarıya bakarsam bu boğucu ortamdan biraz olsun kaçabilecektim. Sonbahar soğuktu, ama arabanın içindeki soğuk başka bir şeydi. Derin bir nefes aldım, ama bu nefes bile içimdeki sıkıntıyı dağıtmaya yetmemişti.

Ali'nin yanında oturmak, bir şeylerin içime oturmasına neden oluyordu. İçimde bir yerlerde, hâlâ onu suçlamak istemediğim bir parça vardı, ama bu sessizlik, bu uzaklık... Her şey yanlıştı. Herkesin bir sırrı vardı ve ben o sırların dışında kalmıştım.

Kimsenin bilmediği bir şeyler taşımak, insanı içten içe kemiriyordu. Bu arabada olmak istemiyordum. Bu ortamın içinde, onlarla...Sadece birlerinin saçımı okşamasıyla uykuya dalmak istiyordum.

Babam ve annem de uzun süredir aramıyorlardı. Ne çabuk unutulmuştuk...

İçimdeki huzursuzluk, bir memnuniyetsizlik büyüyordu günden güne .Sanki burada olmamam gerekiyormuş gibiydi. Neden bu kadar soğuktu her şey?

KAÇAK DÜŞLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin