2. Bölüm - Önüne baksana!

794 43 6
                                    

Multimedia: Duru

- - - - - - - - - - 2 gün önce - - - - - - - - -

Annem yine beni yanına çağırmıştı. Kim bilir yine ne isteyecekti. İstemeyerek de olsa yanına gittim.

"Kızım bir koşu markete gitsen?"

Anne şaka mısın ya. Ne diyon sen."İyi de bu saatte çoktan kapanmıştır" diyip saate baktığımda saatin gece 10 olduğunu gördüm. Bu saatte gerçekten bütün marketler kapanmıştır. Yani ilk defa işten kaytarmak için doğru birşey söylemiştim.

Zaten okulun iki gün sonra açılacağı düşüncesi yeterince bunalıma girmeme sebep oluyordu. Canım hiçbir şey yapmak istemiyor bütün gün yatağıma mıhlanmış gibi yatıp yuvarlanmak istiyordum. Bir de üstüne annem bunaltıyordu.

Annem çok da ideal bir anne sayılmazdı. Ayağından terliği çıkardığı gibi nişan alınca mecburen yola çıkmak zorunda kalmıştım. Göt korkusu işte. Yapcak birşey yok.

Marketin yanına geldiğimde tahminlerim beni yanılmamıştı. Oflayarak geri dönüp yürümeye başladım.

"Hayır neden geliyorum ki sanki.! Neden annemi vazgeçirip evdeki bunalımıma devam etmiyorum?! Marketin kapalı olduğunu benim kadar annem de bilebilecek zekada. Ya da değil mi acaba? Bu saatte kızını markete gönderen bir anneden bahsediyoruz sonuçta. Vicdansız. Yok yok ben kesin evlatlığım."

Diye homurdanarak önüme bakmadan yürürken birden sert birşeye çarptığımı hissettim. Zaten sinirliydim.

Çarptığım şeyin bir insan olduğunu farkettim. Gerçi insan(!) demek ne kadar doğru bilmiyorum ama.

Tam sinirle kafamı kaldırıp her kimse ona sövme planları yaparken kafamı kaldırdığımda yüzümdeki o sinirli ifade silinmişti. Donup kalmıştım. İkimiz de birbirimizin gözlerine bakıp kalmıştık.

Gözleri kahverengiydi. Renkli olmamasına rağmen çok güzeldi. Huzur veriyordu. Yüzünün her ayrıntısı... gerçekten mükemmel görünüyordu.

Aniden irkilerek kendime geldim. Napıyorum ben yaa?! Kendine gel Duru!

Kendime gelince yine kaşlarımı çatmıştım. Sinirle "Önüne baksana ya!" diye cırladım.

Cırlamamla o da birden kendine gelmişti. "Asıl sen önüne bak! Dalıp gitmişsin. Sen bana çarptın!" dedi yüksek bir ses tonuyla.

"Allah Allahh! Benim üzerine doğru geldiğimi gördüğün halde yürümeye devam mı ettin yani? Demek ki sen de önüne bakmıyormuşsun. Gerizekalı. Hayvan. Beyinsiz!"

Bunları çok hızlı söylemiştim. Sinirlenince çok konuştuğumu ve saçmaladığımı size söylemiş miydim?

"Evet ben de önüme bakmıyordum. Çünkü şuan düşünecek sorunlarım var. Ama en azından ben bunu inkar edecek kadar 'beyinsiz' değilim."

Ona beyinsiz dediğim için bana gönderme yapmıştı. Tam ben de ona karşılık verecekken yanımıza doğru yaklaşan serseri tipli ayyaş adamlar gördüm.Galiba çok bağırmıştık.

"Bacım bi sorun mu var?" diyip pis pis sırıtarak bana doğru gelmeye başladı içlerinden biri. Yalpalayarak yürüyordu. Sarhoş bir tip olduğu her halinden belliydi.

"Sorun neyse çözeriz." deyip üzerime doğru daha yaklaşınca korkmaya başlamıştım. Sonumun Fatmagül'e dönmesini istemiyordum.

Ee gecenin bu saatinde kestirme diye karanlık sessiz ara sokaktan gidersen böyle olur. Aferin Duru!

Bazen iç sesime küfretmek istiyorum.Bu arada şu taş varlığın -az önce çarptığım çocuktan bahsediyorum- sesi çıkmıyor. Nereye kayboldu.

Tam adam üstüme çıkacak kadar yakınlaştığında çığlık atarak korkuyla gözlerimi kapattım. Gözlerimi araladığımda adamın yere yapıştığını gördüm. Hah 'He Man'imiz de geldi.Biz de sizi bekliyorduk. İsmini bilmediğim varlık adamı iyice benzetmişti. Tabii yanındakileri de. Sonra bana döndü. "İyi misin?" diye sordu.

"Ben iyiyim de adamlar pek iyi gözükmüyor." diyip sırıttım.

"Bu kaslardan kimse kurtulmaz" dedi sırıtarak. Taş olduğu kadar egoistti de. Gözlerimi devirip yanından geçip yürümeye devam ettim. Arkamdan bağırdı.

"Teşekkür etmeyecek misin bu yakışıklıya?"

"Dogru ya. Teşekkür ederim ederim 'ego yığını' " dedim ve evime döndüm.

____________________________________

Ben çocuğun yüzüne tip tip bakarken o da bana gözlerini dikmiş pis pis sırıtıyordu.

Hocaya dönüp "Ama hocam..." diye başladığım cümleyi yarıda kesmek zorunda kalmıştım. Hoca kötü bir bakış atıp "İtiraz istemiyorum. İtiraz edeni sınıftan atarım!" dedi.

Mecburen sıraya geçip onun yanına oturmak zorunda kaldım.
Sıraya doğru geçerken yine söyleniyordum.

"Bu çocuğun burda ne işi var ya?! Hayır hoca da oturtacak başka insan(!) mı bulamadı sanki. Hayır bi kere hangi lisede görülmüş hocanın oturma planı yaptığı! İlkokul muyuz biz yaa!!"

"Ne söyleniyorsun kızım ya. Mis gibi yer bulmuş işte bize." diyerek sırıttı.

" 'BİZ?!' Neyin kafasındasın olum sen??" dediğimde gözlerini devirdi. Gözlerinin ne kadar güzel olduğunu söylemiştim değil mi. Gözlerini devirince bile çok yakışıyor.

OHA! Resmen içten içten yavşıyosun şuan çocuğa!!

İç sesim neden hiç benim tarafımı tutmuyor?? Neyse konumuza geri dönelim. Nerede kalmıştık? Heh tamam hatırladım.

Gözlerini devirdi ve "Ben de seninle oturmaya hevesli değilim." dedi.

"Hadi yaa çok üzüldüm."dedim dudağımı büküp alay edercesine.

Hoca "Kızım neden oturmuyorsun yerine?" dediğinde söylenmeyi bırakıp oturdum.

Hoca sayesinde adının Egemen olduğunu öğrenmiştim. "Off Allah'ım!"diye ofladım.

Hadi hadi. Seviniyosun aslında içten içe :D

Allah'ım ben bir adet ayaklı egoyla nasıl bir yıl geçiricem?!

------------------------------------------------------

Eveett.. İkinci bölümü de yazdım.
Bu bölümü biraz daha uzun yazdım.

Bakalım neler olacak? Gerçekten bu bir yıl nasıl geçicek?
Hep birlikte önümüzdeki bölümlerde görücez.

Umarım beğenmişsinizdir.

Olmazsan OlmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin