Çevremizde dehşetten başka bir şey olmazken son birkaç bölümü yazmak için ciddi motivasyona ihtiyacım var. Okurken aklınızdan geçen her şeyi yorumlara bırakırsanız sevinirim.
•••••
"3... 2... 1..." Aynı anda odalarımızdan çıkıp karşı karşıya geldik. Muhteşem görünüyordu. Sıradan bir günde ben ondan hoşlandığım için belki biraz taraflı olabilirim ama bugün... Bugün gerçekten muhteşem görünüyordu. Açık kahve rengi pantolonunun üzerine siyah atlet giymişti, üzerinde de krem rengi keten gömleği önü açık duruyordu. Bir saat ve ince metal bir zincir takmıştı, kısacık saçlarına şekil vermek için çaba bile göstermişti. "Ferdi... Böyle gözünü dikip bakman hakkında konuşmuştuk."
"Bu gözünü dikmek değil, gözünü alamamak." Yalan söylemiyorum.
Eğik gülümsemesiyle yanıma geldi. Elini omzumdan aşağı kaydırarak parmaklarını benimkilerin arasından geçirdi. Diğer elini yanağıma koydu ve suratını en ufak hareketinde burunlarımız birbirine değecek kadar yaklaştırdı. "İstediğin kadar iltifat et, gecemiz bitene kadar seni öpmeyeceğim."
"Kararlısın bakıyorum."
"Kararlıyım." Elini saçımdan bir tutama doladı. Hemen kendimi parmağından kurtardım. "Şşşş. Rahat dur, saçımı bozma. Bu akşam randevum var."
"Öyle olsun." Barış geri çekilip kıkırdadı. "Ama üstüne o siyah ceketini al, üşüyebilirsin."
Ceketi bulmak için kapının yanındaki dolabı karıştırdım. "Yazın ortasında soğuk bir yere mi gidiyoruz?"
Ben ceketi bulunca çıktık, Barış arkamızdan kapıyı kilitledi. Birlikte aşağı yürümeye başladık. "Soğuk değil, belki gittiğimiz yerde biraz esinti olabilir."
Binamızdan çıktık. Ben daha çok Barış ne tarafa giderse onu takip ediyordum. Henüz arabaya bile binmemiş olmamıza rağmen kalp atışım duyulacak kadar yüksek olmaya yakındı. Daha önce hiçbir randevumun ucunda bu kadar çok şey bulunmamıştı. Hayatımın aşkına kapı açmak üzere olabilirdim, sahip olduğum en değerli arkadaşlığa kapı kapatmak üzere de olabilirdim. Oynadığım büyük bir kumardı ama içimden bir ses galip ayrılacağımı söylüyordu.
Çıkışa yaklaşırken Altay karşımıza çıktı. "Ooo. Böyle giyinmiş süslenmiş, yolculuk nereye bakalım?"
Bu anlarda her zaman panik yaptığımı bilen Barış ikimizin yerine de cevap verdi. "Ferdi'yi randevuya çıkarıyorum."
Barış'ın beklenmedik dürüstlüğüyle boğazıma dizilen kelimelerim yüzünden öksürmeye başladım. Altay sırtıma vurdu. "Neyse siz seversiniz kimseye haber vermeden gecelere akmayı. Sabah antrenman vaktinde burada olun yeter."
"Merak etme, yarına yüzde 110 buradayız." Barış daha fazla konuşmaya izin vermeden öksürmeyi yeni yeni bitiren beni kolumdan tutup sürüklemeye başladı. "Doğruyu söylemeye devam edersen biri sonunda inanacak farkında mısın?"
"Senle benden bahsediyoruz, yatakta yakalasalar kâbus gördün de geldin sanarlar."
Hafifçe omuz attım. "Niye kâbusu ben görüyormuşum?"
"Çünkü benim yatağımda buldular, geçirdiğimiz geceden sonra sen kendi yatağına yürüyemedin."
Bu sefer sertçe sırtına yumruk attım. "Biraz daha sınırları zorlarsan randevuna yalnız gideceksin."
"Afedersin, afedersin." Kolunu omzuma koyup beni resepsiyona yöneltti. "Merhaba İlayda'cığım, bir araba kiralamış olacaktım. Anahtarını alabilir miyim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Ve Vanilya (Ferdi x Barış Alper)
FanfictionAklımı anlayamadığım şekillerde karıştırsa da Barış'ın varlığı mıydı beni bu kadar iyi hissettiren? Güçlü gövdesinin benim duş kabinime çarpmasıyla düşüncelerinden koptum. "Orada 31 çekiyorsan haber ver. Ya kalkıp gideyim, ya yardım edeyim." Piysada...