Geç kaldım afedersinizzzzz. Malum son zamanlarda kimsenin ne aklı ne morali yerinde değil.
Yorum yapan birkaç arkadaşım var, onlara çok teşekkür ediyorum. Diğerleri de en azından oy vererek varlıklarını belli ediyorlar ama onların da aklından ne geçtiğini bilsek güzel olurdu. Sizinle etkileşim halinde olmak tek motivasyonum.
İyi okumalar. ♡♡♡
•••••
Barış alarmının ani sesiyle uyanıp yatağında sıçradı. Komodine uzanıp el yordamıyla telefonu buldu ve alarmı kapattı. Gözleri zar zor açılıyordu. Gözeneklerinden hâlâ alkol kokusu sızıyordu. Dün geceyi düşündü, bir iki ufak boşluk olsa da çoğunluğunu hâlâ hatırlıyordu. Bugün bir günlük molaları vardı, antrenmana gitmesi gerekmiyordu aslında ama Barış dün gece sarhoş olduğu için alarmını kapatmayı unutmuştu. Ceza olarak da şu an güneş gözlerine işkence ediyordu.
Yanındaki çıplak bedene baktı. Alarmdan etkilenmemişti bile. Arkası dönük, örtüsünü üstünden atmış, derin bir uykudaydı. Barış gözlerini kırpıştırıp ona tekrar baktı. Bir şaheser gibiydi. Tanrı biliyordu ki Barış'ın futbolcuların vücuduna bir zaafı vardı. Omuzları, karınları, kolları hep kaslı olurdu. Sokaktaki sıradan biri gibi sıska değil ama bütün zamanını spor salonlaronda geçiren steroid yığını vücut geliştiriciler gibi de değil. Kasları her zaman spektrumun ortalarında bir yerde oluyordu. Bacakları hariç, bacakları her zaman 'güç' diye bağırıyordu, Barış'ı çağırır gibi...
Belki de Barış'ın bu masum zaafının nedeni bu vücutlara sadece sahip olmak için değil, aynı zamanda bir aksesuar olarak değil de doğru kullanmak için ne kadar çaba harcanması gerektiğini bilmesiydi. Barış sahip olduğu her şeyi kazanmak için hayatı boyunca çalışmıştı, vücudu ve kullanma yeteneği de bunlara dahildi. Mütevazı olmak isterdi ama kendiyle gurur duyma hakkını da kazanmıştı.
Barış'ın çok nadir futbolcu sevgilileri olurdu, bu endüstride kime güvenip kime güvenmemesi gerektiğini anlamak zordu. Bu yüzden yanındaki gövdenin sahibi onu bırakmaya karar vermeden tadını çıkarmalıydı.
Bedene tekrar baktı, uyandırmadan elini omzuna koyup baldırlarına kadar kaydırarak, hafif bir çizgi çizdi. Keşke bu beden ona hissettiklerinden daha fazlasını ifade etseydi. Hayatı ne kadar daha kolay olurdu...
Yatağından kalktı ve sarhoşken üstünden atıp yere saçtığı kıyafetlere baktı. Sadece biraz kenara iteklemekle yetindi, toplamak için zaman bulurdu sonuçta. Banyoya girdi ve suyu neredeyse kaynar kadar sıcak seviyede açtı. Başı ağrıyordu, suyun ona değmesi ve bütün yüklerini toplayıp götürmesine ihtiyacı vardı. Dakikalarca hiçbir şey yapmadan, öylece durdu. Rahatlıyordu.
Dün yay gibi gerildikten sonra biraz rahatlaması da lazımdı zaten. Hayatı boyunca hırslı biri olmuştu, kaybetmeyi kendine yediremiyordu. Böyle zamanlarda suratı sirke satardı. Çevresindekiler için tam bir baş ağrısı olurdu. Önemli maçlar, hele de derbilerde kaybetmek bu etkiyi ikiye katlıyordu. Bir de üstüne tuz biber, kaybettikleri rakibin Fenerbahçe olması vardı. Dünkü maçı düşündüğünde yine geriliyordu. Koca günün tek güzel yanı Ferdi'yle aynı anda sahada olmaktı. O da ikisi de oyun modunda olduğu için çok bir şey değiştirmiyordu. Rahatlamaya gerçekten çok ihtiyacı vardı. Dün olayın ilk darbesini atlatmak için içmeye gitmiş olması ve bugün aldığı bu duş onu çekilebilir bir insan yapacaktı.
Dünyayla karşı karşıya gelmeye hazır hissettiğinde duştan çıktı. Yatağı boştu, içeriden sesler geliyordu. Mete uyanmıştı belli ki. Hemen kurulandı, dolaptan bir eşofman ve tişört çıkardı. Hava ısınmaya başlıyordu ama daha çıplak gezme günleri gelmemişti. Barış'ın da işine geliyordu. Mete'nin yanında çıplak gezmekten rahatsız olmaya başlıyordu artık, dün gece viski shotlardan kaynaklanan bir istisnaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Limon Ve Vanilya (Ferdi x Barış Alper)
FanfictionAklımı anlayamadığım şekillerde karıştırsa da Barış'ın varlığı mıydı beni bu kadar iyi hissettiren? Güçlü gövdesinin benim duş kabinime çarpmasıyla düşüncelerinden koptum. "Orada 31 çekiyorsan haber ver. Ya kalkıp gideyim, ya yardım edeyim." Piysada...